Türkiye’nin Suriye meselesinde sona geldiğini ve yakın bir zaman içerisinde öncelikle İdlip sonrasında ise Afrin ve El Bab gibi bölgelerden çekilmek durumunda kalacağını bundan önceki bir çok yazımızda dile getirmiştik. Bu tespitlerimizi dile getirir iken temel hareket noktamız Türkiye’nin İdlib konusunda diplomatik süreçler içerisinde verdiği sözlerin sahanın koşulları ve Türkiye’nin Suriye politikası noktasında siyaseten neyi hedeflediğinin açık bir biçimde ortaya konulamaması olduğunu dile getirmiştik. Türkiye Rusya ve İran ile gerçekleştirdiği mutabakatlarda İdlib bölgesindeki cihatçı unsurların silahsızlandırılması ve bu bölgedeki cihatçı unsurların sivillerden arındırılacağı hedeflenmek ile birlikte bu geçen iki yılda gerçekleştirilemedi. Rusya ve Suriye güçleri Aralık ayından itibaren İdlip’te başlattıkları askeri operasyona hız verdiler ve bunun sonucunda İdlib’te bulunan Türk Askeri gözlem noktalarının bulunduğu bölgeler Suriye Ordusunun hakimiyeti altına girmiş oldu. Tam da bu noktada geçen günlerde 13 askerin Suriye ordusunun saldırıları sonucunda şehit düşmesi Türkiye- Rusya ve Suriye ilişkilerini savaşın eşiğine taşımış bulunuyor. Gerginliğin had safhaya çıktığı bu günlerde Türkiye’nin Suriye meselesinde Rusya’ya karşı Amerika kartını ileri sürmesi Suriye’de Türkiye lehine değişiklikler meydana getirebilir mi? Bu konuda ABD yönetiminin önde gelen ismi Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert O’ Brien yaptığı açıklamada:” Durum kötü ama biz Rusların, İranlıların, ya da Esad’ın tüm kötü eylemlerini durdurma pozisyonunda değiliz” diyerek ABD’nin bu konuda pasif durumda kalacağını net bir biçimde ortaya koyuyor. Dolayısıyla Türkiye bugün için İdlip meselesinde ABD’nin daha aktif bir biçimde harekete geçmesini bekler iken bugünün koşullarında bunun gerçekçi bir beklenti olmadığı açıktır. Türkiye Suriye meselesi noktasında bugün için Rusya ve Suriye karşısında yalnız bir ülke konumunda bulunmaktadır. Türkiye İdlip meselesinde ABD’den bugün için istediği desteği alamayacağı ortaya çıkmışken Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan 12 Şubat tarihinde yapmış olduğu grup toplantısında :” Türk askerlerine dönük herhangi bir saldırı olduğunda Soçi mutabakatı dışında rejim güçlerinin her yerde vurulacağını” ifade ederek Türkiye’nin mevcut resmi bakış açısını ortaya koydu. Resmin bütününe baktığımızda önümüzdeki günlerde gerçekleşmesi muhtemel üç senaryonun olabileceği kanaatindeyiz: 1) Türkiye İran ve Rusya ile tekrardan diplomatik yollardan masaya oturmaya çalışacak ve yeni bir anlaşmanın oluşması sağlanmaya çalışılacak. 2) Rusya ve Suriye rejimi İdlib’te ki operasyona devam edecek ve bunun sonucunda Türk askeri unsurları buna askeri karşılık vermeye devam edecek ve bunun sonucunda her iki taraf açısından maddi ve manevi açıdan yıpratıcı bir süreç başlayacak. 3) Türkiye İdlip konusunda insani ve maddi kayıpların daha fazla devam edemeyeceğini düşünerek İdlip konusunda bir çıkış stratejisi oluşturacak ve İdlip’ten çekilecektir. Bu senaryoların hangisinin gerçekleşeceğini ilerleyen günlerde sahadaki gelişmeler ve diplomatik temaslar belirleyecek. Kanaatimizce sahadaki gerçeklik giderek Türkiye’nin aleyhine gelişmektedir. Türkiye İdlip konusunda mevcut durumu devam ettirmeye çalışırsa bu ilerleyen süreçte Suriye ordusu ile Türk ordusunun topyekun bir çatışma içerisine girmesine sebep olacaktır. Böyle büyük çaplı bir çatışma Türkiye ve tüm bölgeyi bir ateş çemberine atacaktır. Böyle bir ihtimalin gerçekleşmemesi adına aklı selim ile hareket edip İdlip meselesini gerçekçi ve soğukkanlı bir biçimde düşünmek durumundayız. Türkiye için en kötü senaryo savaşa evrilen bir çatışmanın başlamasıdır. Umut ederiz ki böyle bir ihtimal gerçekleşmez ve Türkiye Suriye konusunda kendi lehine olacak olan en doğru kararı vererek Suriye bataklığından çıkmak adına harekete geçer ve çıkış stratejisini oluşturarak askeri unsurlarını ülke sınırları içerisine çekme iradesini gösterir. Unutulmamalıdır ki barış her koşulda savaştan çok daha fazla ülkemizin hayrınadır.