Almanya’nın Badenwürtemberg eyaletinin başkenti,Stuttgart şehrinde bulunan T.C. Stuttgart Başkonsolosluğu eğitim ateşelerimizden Zeki Önsöz hocam, sahibi olduğum Aktüel dergimize yazdığı makalesinde Almanya’dan kaçarak Türkiye’ye iltica eden,sığınan Almanları yazdı. Zeki Önsöz, "1960’lı yılların başında Ankara’da yüksek öğrenimimi yaparken hocalarım arasında iki Alman da vardı. Karı koca ‘’Christunus’’ adlı bu profesörler Türkiye’de uzun yıllar kaldılar ve Almanca öğretmenlerinin yetiştirilmesinde çalıştılar. Aynı yüksek okulun öğretim üyelerinden Dr. Zuckmayer’de yetiştirdiği öğretmenlerle Türkiye’de müzik eğitimine damgasını vurdu" dedi. Önsöz hocam Makalesin de,

"Bu Alman hocalar, 1930’larda ülkemize sığınmış bin civarında bilim ve kültür adamlarından üçü idi" Türkiye'ye sürgün edilen Alman ilim adamları olduğu vurgusunu yazısında anlatan eğitimci Zeki Önsöz,

Alman bilim ve kültür adamları Türkiye’ye neden sığındılar? Türkiye’de nasıl yaşadılar? Onlardan geriye ne kaldı? Dediği sorulara şu cevapları verdi;

Türkiye’de sürgündeki Almanlar

"1933 yılında Almanya’da Nazi rejiminin iktidara gelmesinden sonra uyguladığı politikalar yüzünden ülkelerinde hayatları tehdit altında olan, çalışma şansları kalmayan bâzı aydınlar gelerek veya kaçarak Türkiye’ye sığındılar.

Hiçbir ülkenin almadığı bu insanları Türkiye’ye Atatürk davet etti.

Alman bilim ve kültür adamlarından oluşan bu sığınmacılar Türkiye Cumhuriyeti’ne özellikle üniversite reformunda değerli hizmetler sundular. 1933 yılında Cumhuriyet’in kuruluşunun 10.yılını yaşayan Türkiye’nin önüne koyduğu çağdaşlaşma hedefini gerçekleştirmek için değişik alanlarda bilim adamlarına ihtiyacı vardı. Türkiye bu amaçla tıp, hukuk gibi alanlarda, kitaplıkların kurulmasında, arkeologların yetiştirilmesinde Alman bilim adamlarından yararlandı. Alman bilim adamları tıp, botanik, jeoloji, kimya, biokimya alanlarında çalıştılar. Bu yabancı hocaların üniversitede tercüman aracılığıyla ders vermesi uygun görülmekle birlikte, 3 yıl içinde bu dilde ders verir hale gelmeleri şart koşuldu.

Alman profesörler Türk meslektaşlarından 4 kat daha fazla maaş aldı. Bu Alman hocaların daha sonra yazdıkları anılarından anlaşıldığına göre, Türkiye’ deki hayatları pek de kolay geçmedi. Türk profesörler kendilerinden 4 kat fazla maaş alan Almanlara iyi gözle bakmadı. Almanların Türklere ön yargıları ve Hitler’in bu hocaların geri gönderilmesi için Ankara’ya baskı yapması da onların hayatını güçleştirdi.

Bu Alman bilim adamlarının Türk eğitim ve kültür hayatına önemli katkıları oldu. Bâzıları savaştan sonra ülkelerine döndü. Bâzıları onlarca yıl ülkemizde kaldı. Bâzıları ise vasiyetleri üzerine Türkiye’de gömüldü.

Türkiye’de çeşitli mimarî eserleri bulunan ünlü mimar Bruno Taut Edirnekapı Şehitliği’nde, arkaelog Clemens Bosch Feriköy Mezarlığı’nda, Prof.Erich Frank ve Kurt Kosswig Aşiyan Mezarlığı’nda son uykularını uyuyor.

Profesör Fritz Neumark İktisat Fakültesi’ni kurdu, Türkiye’de 19 yıl kaldı. Sonra Almanya’ya dönerek, Frankfurt Üniversitesi’ne iki kere rektör seçildi. Ernst Reuter, Türkiye’de üniversitede verdiği derslerinden başka, İskân ve Şehircilik Enstitüsü’nü kurdu. Almanya’ya döndükten sonra Berlin’in savaş sonu ilk belediye başkanı oldu.

Profesör Ernst Hirsch, çok önemli bir hukukçu idi. Onun ‘’Pratik Hukukta Metot‘’adlı kitabı hâlâ hukukçuların başucu kitabıdır. Hirsch 1934 yılında Türk vatandaşlığına geçti.

Profesör Wilhelm Köpke ünlü bir iktisatçı, Paul Hindemith ünlü bir müzisyen, Profesör Clemens Holzmeister kent bilimci, Prof. Kurt Bittel arkeolog, Erich Auerbach edebiyat eleştirmeni idi.

Hitler’in Almanları Türkiye’den geri istemesi

Nazi Hükümeti Türkiye’ye sığınan Alman bilim ve kültür adamlarını denetlemek üzere Dr.Herbert Scurla’yı Türkiye’ye gönderdi.

Alman hükümetinin üst düzey bir görevlisi olan Dr.Scurla İstanbul ve Ankara’ya görev ziyaretleri yaptı. Scurla ülkemize sığınmış Alman bilim adamlarını teftiş ve rapor etmekle kalmadı. Onların Almanya’ya geri gönderilmesi ve yerlerine daha güvenilir, yani Nazi Almanya’sının ölçütlerine uygun olanları getirmek ve maaşları Almanya tarafından karşılanmak üzere Türkiye’ye teklifte bulundu. Türkiye bu teklifi kabul etmedi.

Gözaltına alınan Almanlar

Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkiler 2 Ağustos 1944’de kesildi. Daha sonra Türkiye Nazi Almanya’sına karşı savaş ilân etti. 5 Ağustos 1944’de Türk Hükümeti Türkiye’deki Alman vatandaşlarından bir hafta içinde Türkiye’yi terk etmesini istedi. Bu karar üzerine 672 Alman Türkiye’den ayrıldı.

626 Alman vatandaşı ise geri dönmeyi kabul etmedi. Bunlar Alman vatandaşlık hakkını kaybederek vatansız(Haymatlos) durumuna düştüler. Türk hükümeti bu kişilere vatansız kimliği verdi. Bunlar 23 Ağustos 1944’de evlerinden toplanarak Çorum, Kırşehir, Yozgat şehirlerinde gözaltına alındılar. Bu Almanların şehirlerin dışına çıkmaları, çalışmaları ve siyasetle uğraşmaları yasaktı. Bu Almanlar 18 ay kadar adı geçen şehirlerde yaşadı ve Kızılay’ın deprem fonundan aldıkları bir maaşla geçindi.

Sonuç

Türk devleti ve halkı Hitler rejiminden kaçan Almanlara hiçbir devletin sahip çıkmadığı dönemde kapılarını açtı ve ekmeğini onlarla paylaştı. Türkler daha önceki yüzyılda ülkelerine sığınan Macar ve Polonyalılar da olduğu gibi Almanlara da hoşgörüyle davrandı; önemli mevki ve görevler verdi. Onlar da kendi ülkelerinde yaşıyor gibi, Türkiye’nin bilim ve kültür hayatına izlerini bıraktı.

Türkiye, Nazi hükümetinin maddi teklif ve tehditlerine rağmen onları geri göndermedi. Ne tuhaftır ki; Türklerin bu erdemli davranışı bile, günümüzde Alman ve Avrupa kamuoyunda Türk imgesine en ufak bir katkıda bulunmamaktadır."

Kaynakça ve bu konuda okunacak eserler:

Abdulkadir Ozulu, Çorum’da Enterne Edilen Almanlar, Çorum Hâkimiyet, 2010

Faruk Şen, Ayyıldız Altında Sürgün-Scurla Raporu, Günizi Yayınları, 2008

Kemal Yalçın, Haymatlos, İş Bankası Kültür Yayınları, 2011

Zülfü Livaneli, Seranad, Doğan Yayınları, 2011