Ekonomik verileri bilmem,

Döviz’deki dalgalanmayı, altındaki karın ağrısını hiç işim olmaz.

Batı’nın ülkemiz üzerinde oynadığı ekonomik oyuna gelince, onu zaten biliyoruz.

Türkiye gibi üretmeyi unutan ülkelerin kaderi maalesef BATI’nın zulmü. Mevla bizi yönetenlere milli ekonomi modeline sıkı sıkıya sahip çıkma iradesi versin. Ve her şey millileşsin inşallah yaşadığım ülkede.

www.yozgatcamlik.com haber sitemize dün öğle vakti bir haber düştü: “Yozgat’ta Yoksulluk Arttı”

Haberde yoksulluk sınırının 2018’de 8 bin 430 TL’ye yükseldiği yazıyor.

Yoksulluk denilen sınır sanırım “lüks yaşamın” sınırı oluyor.

İnsanlar artık lükse yetişmek için mücadele ederken yoksulluğun sınırını neye göre belirleyebilirsiniz ki?

Bu yazıyı kaleme alırken iki genç arkadaş gazeteye iş müracaatında bulundu. Denk gelecek ya, biri İletişim Mezunu gencecik bir kız çocuğu, diğeri de yine aynı yaşlarda teknik lise mezunu bir arkadaş.

İş umudu ile kapımızı aşındırdılar. Pek çok yere CV bırakmışlar ama tahmin edeceğiniz üzere geri dönüş olmamış.

Gençler gözünüzün içine bakarken sizinle adeta konuşuyor. Dili konuşmasa gözleri konuşuyor. İş diyor iş. Allah kimseyi özellikle çalışma arzusu, ekmeğini kazanma kaygısı ile yanıp tutuşan kulunu işsizlikle imtihan etmesin.

Gönül her birine iş imkanı sunmak istiyor. Aslında sektörümüz öylesine bakir ki bu anlamda.

Kendi içerisinde istenildiğinde gelişip, büyüyecek bir yelpazeye sahibiz. Fakat burada önemli olan ekmeğin kıymetini bilen, ahenk ile çalışacak, başını yastığa koyduğunda işini rüyasında görebilecek, çalışma arzusu ile yanıp tutuşacak doğru insanları bulabilmekte.

Ama yok…

Her şey işe başlayıncaya kadar.

Sonrasında “çalışma inadı”, olabildiğince “arazi olma mücadelesi”, onun ekmeğe değil de “ekmeğin ona ihtiyacı varmış” havaları, bununla beraber pek çok olumsuz durum.

Maalesef üzülerek ifade ediyorum ki, insanlar ekmeği kazanmanın değil ekmeği parçalamanın derdinde.

Özel sektörde durum bu halde ise kamuda durum nasıldır?

Kamuda durum daha da vahim. Çalıştır çalıştırabiliyorsun.

Yöneticilerin yaptırım gücü yok, kanunlar memuru, işçiyi çalıştıracak kural ve kaidelere sahip ydesl.

Devletin kurumu babalarının çiftliği, onlar da ağası.

Gerçek anlamda ekmeği için emeğini fazlasıyla ortaya koyanların gayretini kesinlikle tenzih ediyorum.

Fakat şunu da biliyorum ki toplumda yüzde 80 oranında iş algısı, çalışmadan, daha az emekle daha çok para kazanma yönünde.

En azından bir gazeteci olarak tespitlerim bu yönde.

Çalışmadan kazanmak, ne büyük bir zul, ne acı bir kader beklentisi, ne kahredici bir insanlık yapısı, nasıl bir düşünce bozukluğu.

Yoksulluk artmışmış!

Tembelliğin ahlak, ekmeksizliğin karakter, işine ihanetin hak arama mantığına dönüştüğü bir Yozgat’ta, bir Türkiye’de hangi rakamlar benim “yoksulluk dünyamı” yansıtabilir ki?

Soruyorum size hangi rakamlar!!!