Bir dönem Cumhurbaşkanı için muhtar bile olamaz ifadesi kullanılmıştı.

Muhtarlık makamının kesinlikle kıyas makamı olmadığını, Cumhurbaşkanının yönetim tarzında yapı taşlarını, sistemin gerçek muhtarlardan oluştuğunu konuya başlamadan önce özellikle vurgulamak istiyorum.

Muhtarlık makamı gerçek anlamda sahibini bulur ise inanıyorum ki, ortaya çıkan hizmet yapısı temelden çatıya kadar uzanan bir silsile oluşur.

Tüm muhtarlarımızı bu vesile ile selamlıyorum.

YOZGATLI’DAN NEDEN OLSA OLSA MUHTAR OLUR!

Son günlerde biraz sıkça vurgulamak istiyorum Yozgatlı STK’ları…

Yazıya başlamadan az önce yine çok kıymetli dostlarım ve abilerim vardı Yozgatlı STK temsilcisi.

Aslına bakarsanız İstanbul, Ankara, İzmir, Kayseri, Antalya, hatta yurt dışında Yozgatlıların oluşturduğu STK’ların ayrışmış, bölünmüş, parçalanmış halinden mensupları da şikayetçi.

Neden, sorusuna yanıt arıyor insanlar?

Neden ayrılık-gayrılıklar yaşıyoruz?

Yozgatlıların tek vücut olması gerekirken, birlik ve beraberlik içerisinde olması gerekirsen neden küçük olsun benim olsun mantığı ile dernekleri, federasyonları parçalıyoruz.

Birinin adı Yozgatlı Dernek, diğeri Öz Yozgatlı Dernek!

Mensupları ayrı ayrı kutuplarda derneğin Yozgat’a ve Yozgatlılar’a ne faydası var?

Bu ayrışma giderek siyasetin de güdümünde kutuplaşmaya, tartışmalara, atışmalara, iftara boyutuna varan içi karanlık söylemlere doğru yol alıyor.

Ne olacak bu hal, bu ahval, ayrılık tohumları büyüdükçe kimin/kimlerin başı göğe erecek?

Mahalli idareler Yerel Seçimlerinin arefesinde, Ankara’dan arayan Yozgatlı üst düzey bir yöneticinin;

“Kardeşim, bizi dikkate alan siyasi parti yok. İyi bak Ankara’ya, bizden olsa olsa muhtar oluyor, bir mahallede birden fazla muhtar görürsün, onun dışında bizi belediye başkan adayı yapmazlar, ya da kazanacak yerden aday göstermezler…”

Yozgatlı’nın dışarıda dikkate alınmamasının bir sonucu…

Halbu ki tek vücut olsak, Yozgat çatısı altında, Yozgat menfaatleri çerçevesinde araya gelsek.

Olmuyor, kişisel beklentiler ön plana çıkıyor!

Bizleri bu hale getiren ‘senlik-benlik’ davası geldiğimiz içler acısı duruma rağmen devam ediyor.

Bu gidişle de devam edeceğe benziyor.

Güçlü olan dernek, güçsüzden fırsatını bulduğunda intikal alma duygusu ile hareket ediyor.

Kimi siyasi gücünü, kimi bürokratik nüfusunu, kimi de maddi imkanlarını bunun için seferber ediyor.

O yüzdendir ki, birimizin yaptığına diğerimiz “Ondan/bundan bir şey olmaz” ön yargısı ile bakıyor.

Sonuç, elin adamı çıkıp, “Kardeşim vur ensesine al oyunu, olsa olsa sizden muhtar olur” deyip, çıkıyor işin içinden.