Daha ben, daha çok ben ve hep ben mantığının giderek yaygınlaştığı bir dünyaya doğru koşar adım gidiyoruz.
Mide ve beyin arasındaki serüven çoğu zaman vicdanlarımızdan gelen sesi duymayan bir insan modeli ortaya çıkarıyor.
Açın halinden anlamayan toklar silsilesine her geçen zaman daha çok katılım oluyor!
Üşüyenler üşümeyenler!
Varlık yokluk kavramları...
Bu kavramların manasını bilmeden yaşayan varlık sahibi olmak mıdır asıl olan yoksa yokluk dünyasında insan kalabilmek mi?
Aslında ikisi de zor bu dünya yaşantısında.
Havalar artık iyiden iyiye buz kesmeye başladı sevgili dostlar.
Bozok Yaylası Yozgat'ta da ayaz vurgunu zamanlar hakim. Soğuk günlerin üşüyenleri ile sıcakta olanlar arasındaki tek fark termometreye yansıyanlar mı olmalı!
Sokakların soğuk dünyasında yaşam mücadelesi veren,
Evinin camlarından giyen ayazı sobasıyla ısıtamayan,
Faturasını ödeyemediği için doğalgazı kesik olan,
Ve... sahipsizliğin vurduğu evinde bir sıcak çorbası, sobasını yakacak kimsesi olmayanlar. Evet evet insan yokluğu ile dünya yokluğunu yaşayanlar.
Yozgat'ta da var mı bu tür zorluklar yaşayan insanlar!
Maalesef var, zaman zaman karşımıza çıkanları biliyoruz ama bir de haberdar olmadıklarımız var ki onların varlığını düşünmek bile içimi sızlatıyor.
Yokluk dünyasından habersiz olduğumuz, bu günleri yine o yoklukla geçirmek zorunda olan insanlar.
Devletimiz var olsun, haberdar olduğu, kapısına gelen hiç bir vatandaşını açıkta bırakmıyor.
Mesleğe başladığım yıllar hayat bu günden daha zordu ama toplumsal yardımlaşma bir şekilde insanlığı ayakta tutmaya yetiyordu.
Bugün geldiğimiz noktada ahvalini dile getiremeyecek kadar çaresiz, kimsesiz, sahipsizlik imtihanında mücadele edenlere ne demeli?
Sorumluluk her birimize kıymetli hemşehrilerim.
Aynı evin içinde olsak da bir birimizin duygularını fark edemediğimiz bir dünyada yaşıyoruz.
Ve maalesef yanı başımızdakilerden haberdar olmadığımız dünyada sahipsizlik imtihanında yokluk yaşayan komşumuza nasıl ulaşacağız.
Seçilmek için canla başla çalışan, şu sıra neredeyse çalmadık kapı bırakmayan sevgili muhtarlarımıza sözüm.
Sizin vebaliniz, sorumluluğunuz en az bir Cumhurbaşkanı kadar ağır!
Siz sıcak evinizde mutlu mesut ve karnı tokken yanı başınızdaki komşunuzdan haberiniz yoksa,
Mahallenizdeki sahipsizlerden bir haberseniz,
Ayaz gecelerin doğalgazı kesik evlerini, bir sıcak çorbaya hasret yaşlılarını bilmiyorsanız vay halinize.
Bu sorumluluk hepimizin ama en çok da sizlerin.
Ayaz vurgunu Yozgat akşamlarında yorganın altında titreyen insanları hayal ederek uyuyalım bu akşam olmaz mı?
Mide ile beyin arasında yaşamak zorunda bırakan kapital sisteme rağmen kendi vicdanımıza sahip çıkalım olmaz mı?
Mayası sağlam bir yurdun insanıyız bizler.
Ve hala duaların hürmetine nail olduğumuza tüm kalbimle inanıyorum.
Tüm mesele niyet ve gayret!
Ayaz günlerin ilk haftasında sağlık, huzur ve vicdan dolu bir gün diliyorum.
Bir anne duası: Allah iyilerle karşılaştırsın kıymetli Yozgatlılar!