Maalesef deprem bir süre gündemimizin birinci maddesini oluşturacak.
Siyasetin dahi deprem üzerinden şekil bulduğu bir düzende içerdeki oyunların ana fikri de deprem üzerine kurgulanıyor.
KURUMLARI SORGULARKEN DEVLETİ YIPRATMAK
Depremle birlikte devlet kurumlarını yeniden tanımaya başladık.
Devleti topyekûn kurumları ile bir bütün ve kutsal gören bir milletiz.
Özellikle AFAD ve Kızılay üzerinden yapılan tartışmalar kabullenilir gibi değil. Kişiler üzerinden yapılan tartışmaların kurumlar mal edilmesi oldukça acı verici bir durum.
Dünyanın süper güç olduğunu iddia eden ülkelerin altından kalkamayacağı bir depremle mücadele ederken, yaşanan eksikler üzerinden kurumları ciddi ithamlarla yargılamak ne kadar doğru?
Kurumları değil, o kurumları acizleştiren kişileri konuşmalıyız.
Deprem konu sohbetlerde AFAD kapatılsın, Kızılay kapatılsın diyen insanlara şahit oluyorum.
Kapatılsın da ne olsun?
Bu kurumlar üzerinden devlete saldıran, egemenliği tehlikeye atacak söylemlerde ve eylemlerde bulunan insanlar da oluşumlar da var!
Kurumları sorgularken devletin üniter yapısına zarar vermek millet olarak her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğumuz o çatıya zarar vermez mi?
DEVLETİ KURUMSALLAŞTIRMAK
Kişiler üzerinden yaşanan tartışmalar maalesef kurumlara zarar veriyor.
Kişiler kimler?
Liyakat yoksunu insanların işgal ettiği kurumlar maalesef devleti kurumsal kimlikten yoksun bırakıyor.
Kurumsal bir devlet yapısı oluşturmak için evvela herkes için eşit hizmet anlayışını benimsemek zorundayız.
Eşit hizmet devletin eşit denetim mekanizması oluşturmasını sağlayacaktır.
Onun ötesinde devlet denetimdeki eksiklikler maalesef ceza mekanizmasını da eksik bırakıyor.
Amacım ceza üzerinden devlet kurumlarının millet üzerinde baskı oluşturması değil,
Bilakis, yaşadığımız insanlık felaketi olan depremde o inşaatları yapanlar, onaylayanlar, belediye başkanları, siyasiler ile devam eden silsileyi sorgulaması ve gerekiyorsa cezalandırması gereken sistem.
Devlet kendi adamını, onu yöneten hükümet kendi siyasetçisini, muhalefet partisi kendi belediye başkanı korurken vatandaşı da Allah korusun demek gibi oluyor yaşananlar.
Öyle ya, devleti kurumsallaştırmayan bizdeki insan zafiyeti maalesef en acı faturaların vatandaşa kesilmesine neden oluyor.
Deprem ve sonrasındaki süreçte, ülkemiz ve devletimizin üniter yapısını kast eden öyle derin oyunların oynanmasına sebep oldu ki!
Askerin sokağa çıkış zamanından tutun da Hatay sınırındaki Türkmen köylerine, Elbistan’ın ivedilikle şehir ilan edilmesinden tutun da Adıyaman’dan Cumhurbaşkanı’na bilgilerin gecikmeli ulaşmasın kadar oyun içinde oyun oynanıyor.
Liyakatsizlik ise cabası.