Babam mahallede hatırı sayılan bir esnaf. Beşkardeşin en küçüğüyüm. Biraz da şımarığım. Oturduğumuz mahalle gecekondu ve herkes bir birini tanıyor. Babam kahvehanede duruyor. Abilerim ise market ve lokantayı işletiyor. Polisler öğretmenler kısaca tüm mahalleli ve kurumlarda çalışanlar bizleri ve babamı tanıyorlar. Babam Devlet memurlarına aşırı saygı duyan bir adam. Onlara saygı Devlete saygı diye düşüyor. Askere Polise en ufak bir saygısızlığa tahammülü olmayan bir adam. Babam lisede okula teslim ederken müdüre eti senin kemiği benim bunu adam et diyerek teslim etti ama benden müdür çok çekmişti. Zaman zaman babamın hatırı için birçok şeyi görmezden geliyor ya da hadi bir daha olmasın diyerek beni gönderiyordu.

Yine bir gün arkadaşlar ile toplandık bizim mahallenin en sonun da ki gecekondunun önünde arkadaşlar ile içiyoruz. Alkolün etkisi ile mahalleliyi rahatsız etmişiz. Bizi şikâyet emişler polisler geldi çocuklar şikâyet var dağılın dedi. Ben ise kim bizi şikâyet etmiş diyerek küfürler eşliğinde Polise bir yumruk attım. Poliste ne olduğunu anlamadı ama yumruğu yemiş oldu. Neyse polisi hastaneye götürmüşler burnu kırılmış. Birkaç ekip daha gelerek bizi karakola götürdüler. Tabi ben karakoldan ziyade babamın dayağından korkuyorum.

Karakolda Yozgatlı komiser Kemal amca vardı. Bizi görünce atın bunları nezarete dedi. Babamı aramış birde babam geldi ama gözlerinden ateş fışkırıyor. İfadelerimiz alınıyor. Diğer arkadaşlar biz bir şey yapmadık Yılmaz küfür edip polise vurdu deyince komiser onları gönderdi. Göndermeden önce de bir daha mahalleliyi rahatsız edecek misiniz diye güzel bir dövüp bırakmışlar. Babamla komiser Kemal amca çay içiyorlar. Polisler ifademi alıp beni nezarete attılar. Komiser Kemal amca hakkında şikâyet var bugün nezarette kalacak demiş, neyse nezarette bekliyorum. Gece karakolda elektrikler gitti biraz zaman geçtikten sonra nezaretin kapısı açıldı ve demek sen polise yumruk atarsın öyle mi diyerek beni öyle bir dövdüler ki atılan yumruk ve copların haddi hesabı yok. Kafa mı iki elimin arasına aldım yorulana kadar dövdüler beni. Öyle bir dövdüler ki her tarafım sızlıyor. Sırtımın üstüne yatamıyorum.

Sabah oldu. Komiser Kemal amca babama oğlun nezarette sinir krizi geçirmiş kendine zarar verdi demiş. Komiserin sözü babam için senetten daha kıymetli. Bir mühlet sonra beni karakoldan salacaklar ve Komiser Kemal amca bana şunu söyledi “Yılmaz’ım şunu hiçbir zaman unutma ki Devlet her zaman 20. Yaşındadır dedi. Sen yaşlanınca da Devlet 20. Yaşında olacak ölünce de dedi”  Bir ara Kemal amca beni nezarette polisler dövdüler dedim. Sinirli bir şekilde yerinden kalkarak bana tokat attı. hem terbiyesizlik yapıyorsun hem de yalan söylüyorsun dedi. Babama Dönerek Turan abi hatırın büyük şunu al git yoksa kemiklerini kıracağım dedi. Eve gelince de bir güzel de babamdan dayak yedim. Babama beni dövdüler sırtıma bir bak dedim ama nafile. Sen kendin yapmışsındır. İnsan kendi sırtına nasıl cop vurur diye düşünmüyor. Belki de düşünüyor polise el kaldırdım diye yediğim dayağı bana reva görüyordu. O dayaktan sonra Devlet yetkililerine en ufak bir saygısızlık yapmadım işin aslı cesarette edemedim.

Aradan yılar yıllar geçti. Babam öldü. Komiser Kemal amca öldü ama karakol ve polisler hala yerin de ve görevlerini yapmaya devam ediyorlar. Hepsi de 20. Yaşında pırıl pırıl gençler. Gençleri görünce Kemal amcanın o sözü geldi aklıma. Devlet hep 20. Yaşında bir genç. Bu hikâyeyi yazmakta ki amacım her ne olursa olsun Devletimize kolluk kuvvetlerine saygılı olmamız gerekiyor. Önce bizim onlara laf söyletmemiz gerekiyor. Ki, içimizde ki hainler cesaret edemesinler

Devletimizin itibarı her şeyin üstündedir. Allah Devletimize Milletimize zeval vermesin.