Günümüz Türkiye’sinde mutlaka ama mutlaka taraf olmak zorundasınız.
Taraf olmayan bertaraf olur sözünün gereğini harfiyen yerine getirmeye çalışıyor sanki insanlar.
Ne taraf olmalı?
Yozgat’ta farklı, İstanbul’da farklı, Ankara’da farklı siyasi partilerden, belediye başkanı adayına pekala oy verebilme hüviyetine sahip olabilmeli insan.
Yani vicdani düşünebilmekten geçiyor her şey.
Mensubu olduğum ve bir daha dünyaya gelsem bir kere daha seçmekten zerre tereddüt duymayacağım gazetecilik mesleğinin öğrettiği öyle önemli hakikatlerim var ki!
O hakikatler sadece benim değil, toplum olabilmenin de gereklerini içeriyor.
Mesela yeri geldiğinde beyaza beyaz, siyaha siyah diyebilmek.
Ya da bir şekilde eleştirisel yapıyı ortaya koyabilmek.
Geçenlerde bir programda konuşan Yozgat Valisi Kadir Çakır, basın mensuplarına hitaben, “Bizlere karşı yapıcı eleştirilerde bulunmanızdan da memnuniyet duyarım” diyerek, aslında yöneticilerin eleştirisel bakış açısına ihtiyaç duyduğunu pekala dile getirdi.
Günümüzde her ne kadar eleştiren (yapısı olsun ya da olmasın) bir şekilde günah keçisi ilan edilebiliyor.
Veya tam tersi, bugün eleştirdiniz, yarın da millet menfaati adına ortaya konulan iradeye karşı memnuniyetinizi dile getirdiniz, her ikisinde de karşınıza bir mahalle baskısı profili çıkıyor.
Her iki durumda da mutlaka ama mutlaka bir olumsuz misyonu yükleniyor üzerinize.
Halbuki eleştiren eleştirmekten, eleştirilen de eleştirilmekten korkmamalı.
Evet evet… Korkuyoruz, hem eleştirmek hem de eleştirilmek öylesine korktuğumuzu bir durum ki.
Özellikle de yönetici iseniz, yapılan eleştiriler karşısında “haklı-haksız”, “doğru-yanlış” kavramlarına bakmadan savunmaya geçiyorsunuz.
Bir şekilde yapılan eleştiriyi bertaraf etme ya da bir şekilde haklı çıkmaya çalışıyor.
Siyasette zaten durum içler acısı.
Korkunun o kaçınılmaz sona faydası var mı?
Olmaz, olamaz!
Siyaset de, bürokrasi de aslında ibret alınacak olaylarla dolu.
Mühim olan görebilmek.
“Padişahım çok yaşa”cılar öylesine etrafımızı öylesine armış ki, maalesef biz basın mensupları dahi zaman zaman kendimizi bulunmaz hint kumaşı zannedebiliyoruz.
O yüzden diyorum ki, Ölüm Var Ya Ömer diyene değil, Padişahım Çok Yaşa diyenden korkun.
MEKANI CENNET OLSUN
Yozgat eski belediye başkan yardımcılarından Ahmet Akgün’ün muhterem babası Ömer Akgün’ün vefatından dolayı büyük üzüntü duyduğumu belirtmek istiyorum.
Ölüm, gün gelecek bizim de kapımızı çalacak.
Duam ve temennim o hakikati, vuslat anını hazırlıklı olarak karşılayabilmek.
Allah mekanını cennet eylesin, Akgün ailesinin başı sağolsun.