Bugün biraz zülfüyâra dokunmak, iğneyi de çuvaldızı da en kaba yerlerinden batırmak istiyorum Yozgatlılığımızın.
     Kasabın derisi misali sağdan sola soldan sağa vurduğumuz şehrin adıdır Yozgat!
     Ve en acı olanı Yozgatlı olmaktan çok Sabattin Ali olmayı tercih edişimizin kahır dolu şehridir Yozgat!
     Bir dönemin öğretmeni, yazarı Sabahattin Ali’nin Yozgat’taki görev süresinin ardından Yozgat’la ilgili kaleme aldığı acımasız, mesnetsiz itham ve eleştirilerin en alası çok acıdır ki bizlerden çıkıyor!
     Yozgat’ta, Ankara’da, İstanbul’da, yurt dışında; Yozgat özelinde yapılan sohbetlerin detayında mutlaka Yozgat’ı yıpratacak, acıtacak, zarar verecek söylemlerin baş kahramanı oluveriyoruz.
     İşin acı olanı siyasetçisi de, iş insanı da, Yozgat’ı temsil etme makamındaki sivil toplum teşkilatına başkanlık edeni de yerden yere vurmak, Yozgarlılığı olumsuz ithamlarla yaftalamak gibi bir hastalığa sahip.
     Karadenizli’de, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin insanlarında, bir Egeli’de böylesine memleketine kurşun sıkan bir toplum bulamazsanız.
     Şehri eleştirmek yerine daha yok yıpratmaya yönelik söylemin baş mihmandarları olarak tüm günahı, kendi günahlarımızla birleştirip Yozgat ismine monte ediyoruz.
    Ne fitneliğini ne fesatlığını ne yoksulluğunu bırakıyoruz.
     Şehri her yerinden paramparça ederken, sağından solundan çekiştirip hayatı ve yaşamayı Yozgat’ta zehir ederken ‘nedenlere’ bakmadan kurşuna diziyoruz bir diyarı.
     Farkında olmadan bindiğimiz dalı kesiyor, bu şehirde hakkı olanların manevi dünyasına zarar veriyoruz. Mesleğim gereği çok fazla insanla muhatap oluyor bazen yerli bazen yersiz sohbetlerin içinde buluyorum kendimi. 
    Özellikle Yozgat özelinde sohbetlerimiz oluyor. Şehrin yarınları adına konuşurken dününü de değerlendirme gereği duyuyoruz. 
     Hataları, eksikleri, fazlalıkları, yıpranmışlıkları bir şehir Yozgat!
     Her ne kadar olumsuzluklar üzerine bina etsek de Yozgat algımızı aslında bir kadim şehrin topraklarında yaşadığımızı ya da atalarımızın yaşadığını unutuyoruz.
     Hülasa biz mi Yozgat’ı hak etmiyoruz Yozgat mı bizi hak etmiyor şimdi bir muhasebe yapma zamanı. 
    Yozgat’ın tarihine bakıyorum bir de bugüne, neden her şey bir film sahnesi gibi sürekli sarıp dönüyor. 
Bu filmi bize oynatan mıdır Yozgat yoksa biz mi kendimizi tekrar ediyoruz.
     Hülasa bu şehrin ne Sabahattin Ali’ye ne akıl hocalarına ihtiyacı var!
    Bu şehri karşılıksız seven, severken sevdiren, sevdiğini hizmet edecek insanlara ihtiyacı var.
     Kimine hizmet nasip olur onun nimeti ile hayat bulur, kimi de fitne! Lütfen bu şehrin fitnecisi değil, seveni, severken sevdireni olalım.