Bizim memlekette arpalar hasada, buğdaylar sararmaya başladığında,
Ağaçlar meyvelerini, bostanlar sebzelerini göstermeye yüz tuttuğunda,
Öğrenciler gidip çarşı pazar sessizliğe büründüğünde,
Gurbetçi mevsimi de başlıyor demektir.
Gurbet, kime neresi gurbet.
Kırıkkale’de yaşayana da gurbet Almanya’da yaşayana da.
Hadi Yozgat’a gidelim derken, hiç olmazsa ‘Gurbetçi mevsiminde’ çocuklarımıza köklerinin var olduğu diyarları, toprakları ziyaret etme fırsatı sunsak.
Tüm bahanelerden uzak, sadece sıla ziyareti maksadı ile…
Neden bahane diyorum,
Memleketten gideli yıllar yıllar olabilir,
Çocuklarınız yaşadığı şehirden, ortamdan, gördüklerinden uzaklaşmak, standartlarını değiştirmek de istemiyor olabilir.
Siz, işlerin yoğunluğundan mustarip yaşamak ve yaşamamak arasında gelip giderken bir de memlekete vakit ayıramıyor olabilirsiniz.
Ya da Ankara, Kırıkkale, Kayseri gibi şehirlerde yaşıyorsunuzdur, zaten bir bağ eviniz vardır, Yozgat’ta köye gelmek hem masraflı hem de gereksiz görünebilir.
Ama tüm bunlar, bu dünya hayatında alacağınız memleket lezzetinden uzak, habersiz ölmenize sebep olabilir mi?
Kim bilir yaşayacak kaç yazımız,
Kaç baharımız,
Kaç hafta sonumuz,
Kaç sağlıklı günümüz var!
Gün gelecek çok istesek de evden çıkamayacak, istediğimizi yiyemeyecek, belki de bu dünyanın varlığından bile haberdar olmadan yaşayıp gideceğiz.
Lezzet dedik ya, o lezzet anlık, günlük, aylık, isterseniz ömürlük de olabiliyor.
Kökleriniz var olduğu topraklarda, aylarınız, yıllarınız, yaş üstüne yaş koyacak zamanınız geçmese de ata diyarı, kendinizi ait hissettiğiniz, bulunduğunuzda sessizce gönlünüze dokunan o muhteşem ruha yakın olmak ile uzak olmak arasındaki farkı mutlaka hissedersiniz.
Bu yaz, çok geç olmadan gelin Yozgat’a gidelim.
Bir gün, bir hafta, zamanı çok da önemli değil.
Niyet ve istikamet ekseninde sıladaki o rahmeti hissedebilmek adına, çocuklarınızın, eşinizin, sevdiklerinizin elinden tutun.
Bir yaşanmışlık, anı kalsın genç zihinlerde.
Mesele tamamen duygusal, madde ile ölçüşemeyecek kadar değerli.
Ve geri dönüşü olmayacak, yerine konulmayacak kadar müstesna.
Hadi bir gayret, başaklar hasat ediliyor, hedikler kaynıyor, samanlar yerine çekiliyor.
Her mevsim güzeldir güzel olmasına ama yaz sıcağında söğüt gölgesi, harmanda ten yangını, serin baba damında bir yaz uykusu, sabahın kuş seslerinde lezzetli bir kahvaltı…
Yaşanacak çok şey var, gösterişli dünyamızda organik bir lezzet memleket havası.
Büyük şehirlerde sözüm ona organik, lezzetli, hakiki yemeği yemek için sıra bekleyen bedenlere gerçek lezzeti kalpten yaşatmak, üstelik sıra da yok, para isteyen de…
Hadi gidelim, Yozgat’a, memlekete…