İslamı kalplerine samimiyetle benimsetip bihakkın teslim olamayanlar O’nu sadece kul ile Allah arasındaki bir ilişki, vicdani bir kabul olarak görür ve hayattaki görünürlüğünden rahatsız olmuş bir şekilde başkalarının da böyle görmesini isterler. Oysaki İslam; her şeyden öte bir hayat dini, insanlar arası ilişkileri düzenleyen kurallar bütünü, her türlü tavır ve davranışa giydirilmesi gereken ahlaki ölçüler manzumesidir. O yaşayan ve aynı zamanda yaşanmak üzere gönderilmiş bir dindir. O tam olarak yaşandığı dönem de insanlığa “saadet asrı” olarak hafızalara kazınan halen de aksi ispat edilememiş altın bir dönem sunmuştur. Bugünde hayata geçirildiğinde insanlığa aynı saadeti sunma iddiasında olan yeryüzündeki yegane dindir. O’nun kutsal kitabının bir harfi bile değişmemiş/değiştirilememiş olmasının yanında O’nu tebliğ edip hayata en güzel şekliyle tatbik eden Peygamberinin de en ince davranışları bile bir film sahnesi gibi kayda alınmış ve bugün elimizin altındadır. Zira Peygamber efendimiz doğumu insanlık için bir kurtuluş ve rahmettir. Ayet-i Kerime de bu gerçeklik şöyle ifade bulmuştur: “Biz seni başka bir sebeple değil ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya, 107.) Bugün dünyada herkesin gözleri önünde akıp giden üzücü olaylar da bu gerçeği haykırmaktadır. Şayet İslâm'dan başka bir din, felsefi düşünce veya bilimsel görüş buna çare olabilseydi çoktan insanlığın önüne kurtarıcı olarak sunulmuştu. İslâm huzurlu bir hayatla iç içedir. Hayatı İslâm'dan, İslâm'ı hayattan soyutlamak mümkün değildir. Bu ikisi birbirinin parçası ve tamamlayıcısıdır. İslâm'ı hayattan koparıp vicdana hapsetmek isteyenler yani hayatı İslâm'dan uzak tutmak isteyenler, ilâhî dini gerçek manasıyla tanıyamamış bahtsızlardır. Kur’an’ı baştan sona dikkatle okuyup anlama çabası içene girenler, bu gerçeği hemen fark edeceklerdir.
Diğer taraftan târih boyunca bütün toplumlar hak veya batıl bir dine ya da bir inanca bağlı olarak yaşayagelmişlerdir. Temiz, bozulmamış insan tabiatına uygun en son, en makul, mükemmel ve gelişmeye açık, yaşanan hayatla uyumlu yegane dinde İslâmdır. İslâm dini, gelmiş geçmiş bütün semâvî dinlerin ilkelerini kapsadığı gibi, aynı zaman da kıyamete kadar insanların hayâtına ışık tutacak, değişmez ilkeler içeren bir dindir. İslâm dini, akla, bilime, özgürlüğe, insanlığa ve top yekün dünya hayâtına değer vermiştir. Çünkü İslâm dini, hem ruhsal hem de bedensel yapıyı dikkate alan ve bu iki yapıyı güçlü kılıp ayakta tutan denge dinidir. Sadece dünyayı önceleyerek hayat yaşamak İslâm’a uygun olmadığı gibi, sadece âhirete yönelerek dünyayı görmezden gelip değerlendirmemekte İslâm'a uygun değildir. Çünkü İslam, dünyayı ahiretin yegane kazanç yeri olarak görmüştür.
İslam’ın iyilik, güzellik ve erdem cinsinden ölçü olarak önerdiği tüm kurallar sadece mensupları için değil tüm zaman, mekan ve insanları kapsayacak cihan şümul bir ölçektedir. Oysa ki bugün ileri, çağdaş ve medeni olarak nitelendirilen Batı dünyasının kendi insanları dışındakileri, kendilerinin hizmetçileri gibi görüp işene geldiği zaman köle gibi çalıştırması işine gelmediği zaman ise en basit insani sevgi, ilgi, merhametten yoksun bir şekilde botlarını deniz ve okyanuslarda batırıp topluca ölüme terk etmesi bu iddiamızın açık ispatıdır. Bu gerçek aynı zamanda insanlık için İslam’dan başka çıkışın olmadığının en açık göstergesidir. Bu sebeple dinimizin kıymetini bilelim. O’nu her türlü mezhep, meşrep farkı siyasi, felsefi ve sosyolojik ayrılıklarımızın dışında tutarak ebedi saadete götüren yegane kurtuluş yolumuz olduğunu unutmayalım.