İnsandaki en temel duygulardan birisi de ebedilik duygusudur. Bu duygu tüm canlılarda çoğalma arzusu ile tatmin edilmiştir. Zira İnsan, neslinin devamını ve sürekliliğini ister. Aynı zamanda kendisinin devamını da çocuğunda görür. Bu devamlılığı iyi bir şekilde temin için başta nebiler olmak üzere insanlar “hayırlı evlat” talebinde bulunmuşlardır.
Kur’an’ı Kerim Zekeriyya (a.s.)’ın Allah’tan temiz bir soy ve hayırlı evlâd talebinde bulunduğunu ve Yahyâ peygamber ile müjdelediğini haber verir. (Al-i İmran, 3/38-39; Meryem 19/ 7-11). İbrahim (a.s.) ise Allah tealadan önce “gulâm-ı alîm” (bilgin bir evlat) istemiş ve İshak (a.s.) ile müjdelenmiş, (el-Hicr, 15/52-53); sonra da “gulâm-ı halîm” (yumuşak huylu bir evlat) talep etmiş İsmail peygamber ile müjdelenmiştir(es-Saffat, 37/99-101). Hz. İbrahim ve Hz. İsmail peygamberlerin müşterek olarak yaptıkları duâda da aynı talep yer alır: “Rabimiz, ikimizi de sana teslim olanlardan kıl. Soyumuzdan sana teslim olan bir ümmet yetiştir.” (el-Bakara, 2/128) Aynı zamanda Allah Teala, kendisinden göz aydınlığı olacak eş ve çocuklar istememizi bizlere duâ yoluyla talim eder: “Bize, eşlerimizden ve çocuklarımızdan gözümüzün aydınlığı olacak insanlar ihsan et. Bizi takvâ ehline önder yap!” (el-Furkan, 25/74)
Diğer taraftan Kur’anı Kerimde evlâd için ziynet, fitne (sınav) ve adüv (düşman) gibi birtakım sıfatlarda yer alır. Evlat iyi yetiştirilip sınav iyi verilirse evladın ebeveyn için bir ziynet iyi yetiştirilmeyip başarı sağlanmazsa evladın ebeveyn için düşman olacağına dikkat çekilir. Esasen evlat dünya hayatının süsü ve ziynetidir. Nitekim Kehf suresinde “Mal ve evlâdın dünya hayatının ziyneti” (18/46) olduğu vurgulanır. Çünkü toplumların istikballerinin teminatı, geleceklerinin garantisi kalpleri Allah ve vatan aşkı ile çarpan iyi nesiller ve hayırlı çocuklar yetiştirmeye bağlıdır. Bu sebeple ana-babalar, çocukları için ahlâk kurallarını uygulayan en güzel modeldir aynı zamanda. Allah Teala: “Ailene namaz kılmalarını emret. Kendin de namaza devam et.”(Tâhâ 20/32) buyurmuştur. Allah Rasûlü’nün şahsında bütün ümmete yönelik olan bu emr-i ilâhîde Allah Teala hazretleri hayırlı evlâd yetiştirmenin onlara model olmaktan ve onlara zaman ayırmaktan geçtiğine işaret etmiştir. Nitekim Allah Rasûlü bu ayetin nüzûlünden sonra bir ay süreyle kızı Fatıma’nın evine her sabah uğramış ve “haydi namaza” diye seslenmiştir.(Buharî,Cuma,11, nikah, 81)
Diğer taraftan çocukların seviyesine inmek, onlarla şakalaşmak nebevî bir emir olduğu kadar Muhammedî (s.a.v.)bir tavırdır. Allah Rasûlü çocuklarla ilgilenir, başlarını okşar, şakalaşır, selamlaşır ve onlara değer verirdi. Ayrıca “Kimin çocuğu varsa onunla çocuklaşsın; ona çocukça davranarak arkadaş olsun” tavsiyesinde bulunmuştur. Kendisi de çocuklarla konuşurken çömelir, onlarla gözgöze gelirdi. Çünkü âilede ve toplumda çocuklara zaman ayırıp ilgilenmek kişiliklerini besleyen en önemli mânevî gıdadır.
Ramazan bu yönde verilecek eğitim ve sergilenecek örnek davranışlar için her birimizi iyi bir fırsat sunmuştur.
Ali GÜLDEN /Yozgat Müftüsü