İdlip’te başlayan askeri harekat sürerken sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rus lider Putin Moskova’da bu satırları yazar iken bir araya geldiler. Türkiye-Rusya ilişkileri açısından önemli olmakla birlikte bu son görüşmenin İdlip’te ki mevcut durum için geçici bir ateşkes durumunu ortaya çıkaracağını öngörebiliriz. Bu geçici ateşkes ile birlikte mesele diplomatik yollardan çözülmez ise Türk ordusu ile Suriye ordusu arasında meydana gelen çatışmalar devam edecek ve İdlip savaşı hem Türkiye hem de Suriye açısından uzun ve yıpratıcı bir savaşa dönüşecektir. Rusya 2015 yılında Suriye iç savaşına Suriye hükümetinin yanında yer alarak müdahale etti ve halen askeri açıdan her türlü desteği Suriye hükümetine vermeye devam ediyor. Türkiye ise başlattığı son askeri harekat ile Rusya,İran ve Suriye ittifakını açıktan karşısına almış durumda. Rusya İdlip’te var olan selefi cihatçı örgütlerin temizlenmesinin birinci önceliği olduğunu vurgularken Türkiye İdlip’ten gelmesi muhtemel yeni bir göç dalgasının önünü almak adına hareket ettiğini vurguluyor. Son tahlilde Rusya Suriye hükümetinin arkasında durmaya devam edeceğini net bir biçimde ortaya koyarken Türkiye ise gerekirse Suriye’deki mevcut durumu dönüştürebileceği mesajını Rusya’ya vermek istiyor. Son 3 yıldır Türk-Rus ilişkilerinde yaşanan bahar havası son askeri harekat ile birlikte artık son bulmuş durumda. Türkiye hızlı bir biçimde NATO üyesi bir ülke olduğunu tekrar hatırlayarak Rusya karşısında pozisyon alıyor. Bu noktada ABD İdlip konusunda Türkiye’ye destek verebileceğini söylese de bu destek temelde diplomatik ve askeri malzeme noktasında kalacağı çok açık. Amerika’da 2020 yılının seçim yılı olması ve başkan Trump’ın Suriye’den çıkmak istemesi ve en önemlisi ise Türkiye’nin son yıllarda Rusya ile gereğinden fazla samimi olması gibi sebeplerden dolayı ABD ve dolayısıyla NATO İdlip meselesine bulaşmak istemiyor.Bütün bu analizlerden sonra temel soruya gelelim Türkiye ile Suriye arasında başlamış olan fiili savaş hali uzar ise Rusya ile Türkiye askeri açıdan direk karşı karşıya gelir mi? Bu soruya verilecek temel cevap Rusya ile Türkiye ile askeri açıdan direk bir savaşa girmek istemeyeceği fakat farklı araçlar yoluyla Türkiye’yi giderek sıkıştırmaya başlayacağıdır. Rusya, askeri açıdan Türkiye ile kıyaslandığında elbette askeri açıdan son derece güçlü bir konumda olmakla birlikte Suriye meselesi yüzünden Türkiye ile savaşa girmesinin NATO ile savaşa girmek anlamına geleceğini bildiğinden Türkiye eğer Suriye ile olan savaşına son vermez ise Türkiye karşısında askeri araçlar dışında şu seçenekleri kullanacaktır: 1) Suriye ordusuna askeri açıdan destek olmaya devam etmekle birlikte özellikle hava gücünü kullanarak Türkiye ve onun desteklediği unsurları askeri açıdan yıpratmaya devam etmek.2) Türkiye enerji ithalatçısı bir ülke olarak Rusya’da her yıl milyarca dolarlık doğalgaz satın almaktadır. Rusya enerji alanında Türkiye’ye dönük ambargolar uygulayabilir. Bu da Türkiye’nin enerji bağımlısı bir ülke olarak enerji krizine sebep olur.3) Rusya Türkiye’den gelen Tarım ürünlerine tamamen kapılarını kapatabilir. Bu tarım ihracatımızı çok sert bir biçimde vurur. 4) Türkiye Turizm sektörü Rus turistlere dayalı bir sektördür. Türk- Rus ilişikleri böyle devam eder ise bu sene 8 milyona yakın Rus turist bekleyen Türkiye turizmi beklediğini bulamayacak ve 2015 yılında olduğu gibi derin bir krize girecektir. Unutulmamalıdır ki 2015 yılında düşürülen Rus uçağı sonrasında geçen altı ayda Türkiye’nin ekonomik açıdan zararı 20 milyar doları bulmuştur. Özetle Rusya Türkiye ile olan ilişkilerini koparmak istememekle birlikte Türkiye’nin müttefiki olduğu Suriye hükümetine dönük askeri operasyonları sürdürmesi durumunda yukarıda sahip olduğu imkanları kullanarak Türkiye ekonomisine çok ağır bir biçimde zarar verebilme imkanına sahip bir ülke konumunda bulunuyor. Türkiye bugün için sınırlı ABD desteğine güvenerek Suriye’deki askeri harekatı devam ettirme kararlığını gösterirse askeri açıdan Suriye hükümetine zarar vermekle birlikte Türkiye maddi ve manevi açıdan orta ve uzun vadede çok ağır kayıplar yaşayabilir. Ekonomik açıdan Türkiye’nin Suriye’de yıllarca sürecek olan bir askeri harekatı kaldırabilmesi pek mümkün gözükmemektedir. Tarih şunu göstermiştir ki uzun süren savaşlar giderek savaşan her iki tarafı da askeri ve ekonomik açıdan tüketmekte ve sonuçta hiç kimsenin gerçekte kazanmadığı bir durum ortaya çıkarmaktadır. Türkiye , ABD ve Rusya gibi küresel güçlerle aynı çapta ve güçte bir ülke olmadığı gerçeğinden hareketle ne Rusya’nın ne de ABD’nin Ortadoğu’da kurmaya çalıştığı oyuna müdahil olmamalıdır. Zira Türkiye için ne ABD ne de Rusya’nın Ortadoğu çıkarları tam manasıyla Türkiye’nin çıkarları ile uyuşmaz. Türkiye Suriye meselesinde kendi ulusal çıkarları doğrultusunda hareket etmeli ve Suriye ile olan savaşı daha fazla uzatmadan zararın neresinden dönersek kardır mantığı ile hareket ederek askeri yöntemler yerine diplomasiyi ve barışı tercih etmelidir. Türkiye’nin temel çıkarı savaştan değil barıştan geçmektedir. Türkiye aklı selimle hareket etmeli ve Rusya ile olan ilişkilerini Suriye noktasında feda etmemelidir. Yazımı Mustafa Kemal Atatürk’ün şu önemli sözleri ile bitirmek isterim:” Askeri hareketler, siyasi faaliyetlerin ümitsiz olduğu noktada başlar. Ümidin güvenli bir surette geri dönüşü, orduların hareketinden daha seri hedeflere ulaşmayı temi edebilir.”