İftira: Bir kimseye işlemediği bir suçu isnat etme anlamında ahlaki bir terim olarak kullanılır. Sözlükte “yalan söylemek, uydurmak, asılsız isnatta bulunmak” gibi anlamlara gelen iftirâ: “bir kimseye asılsız olarak suç, günah yahut kusur sayılan bir söz, davranış veya nitelik isnat etmek” demektir. Günlük dilde iftira yaygın olmakla birlikte hukuk ve ahlâkta daha çok ifk ve bühtan terimleri, zina iftirası için de kazf kelimesi kullanılmaktadır.

“Müminler ancak kardeştir” (El- Hucurât Suresi Ayet10). “Sizden biriniz, kendisi için istediğini başkası için de istemedikçe iman etmiş sayılmaz” (Buhârî ve Müslim) Müslüman, diğer müslümanların elinden ve dilinden zarar görmediği kimsedir” (Buhârî ve Müslim) gibi âyet ve hadislerle genel olarak doğruluk, dürüstlük ve adaleti emreden; yalancılık, haksızlık, suizan gibi kötülükleri yasaklayan hükümler, insanların birbirine asılsız suç ve kusur isnat etmelerini de önlemeyi amaçlamaktadır

İslâm’da iftira çirkin bir davranış ve haram kılındığı gibi asılsız olması muhtemel haberlere doğruymuş gibi ilgi göstermek ve bunlara araştırmadan inanmak da haram kılınmıştır. Aslını esasını öğrenmeden söylemek, sosyal medyada paylaşmak ve tasdik etmek de haram ve yasaklanmıştır.

Iftira son derece kötü ve tahribedici bir hadisedir. Hem iftirayı yapan ve hem de kendisine iftira edilen kimse için oldukça rahatsız edici bir davranıştır. Iftira sonucunda insanlar arasındaki sevgi ve dostluk bağları zayıflar; dayanışma gücü ortadan kalkar. insanlar birbirine güven duymazlar. Bu güvensizlik, bir toplumun sosyal hayatını tamamen felce uğratan yıkıcı bir etki yapar. Iftira, toplumdaki güzellikleri yakıp bitiren bir ateş gibidir.

Iftira, toplumda adaletin tam olarak etkisini kaybettiği zamanlarda yaygınlaşabilen bir sosyal ve ahlâkı hastalıktır. Çünkü adaletsizlik ve takipsizlik, kötü fiillerin yaygınlaşmasına ve artmasına yol açan bir başıboşluğa sebep olmaktadır. Özellikle günümüzde siyasi düşünceleri bahane ederek birbirine asılsız iftirada bulunanların sayısı fazlasıyla artmıştır.

Günümüzde fertlerin birbirine iftirası yanında basın ve yayın yoluyla da iftiralar yapılmaktadır. Namus, iffet, haysiyet ve zimmet üzerindeki bir iftira ne kadar çok yayılırsa, iftiracının sorumluluğunun da o nisbette artması doğaldır.

Kur'an-ı kerimde de mealen buyuruluyor ki: “Yalan söyleyenler, iftira edenler, ancak Allah’ın âyetlerine inanmayanlardır. İşte onlar, yalancıların tâ kendileridir”.(Nahl Suresi Ayet 105)

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“Bir kimse, bir mümin hakkında olmayan bir şey söylerse, iftiraya uğrayan kimse, onu affedinceye kadar, Allahü teâlâ onu Cehenneme sokar.” (Ebu Davud)

“...Kim (karalamak gayesiyle) bir Müslümana bir iftira ederse, Al­lah o kimseyi bu söylediği sözler (in vebâlin)den (tamamen temize) çı­kıncaya kadar cehennem köprüsü (sırat) üzerinde bekletir.”(Ebu Davud) buyurulmuştur.

Bu denli tehlikeli ve onur kırıcı davranış olan yalan ve iftiraya uğramaktan Allah’a sığınırız. Maalesef günümüzde sosyal medyada, siyasi aranada dolaşan yalan haberler ve iftira dolu paylaşımları yapanlar ilgili kişi ile buluşup helalleşmedikçe Allah tarafından da affedilmeyecektir!...