Henüz aday adaylığı sürecindeyiz, bu aşamasında olmamıza rağmen siyaset tarihinin çetin ‘algı savaşlarını’ yaşıyoruz.
Parti içinden başlayıp genel merkeze, şahıslardan siyasi parti rakiplerine devam eden çok cepheli ama aynı ordu içindeki iç savaştan bahsediyorum…
Öylesine derinden ve acımasızca sürüyor ki bu savaş, isimleri, bölgeleri, olayları ile şuan paylaşsam pek çoğumuz sandık başına gitmekten vazgeçeriz.
Seçim algısının aday adaylık süreci daha acımasız işliyor.
İsterseniz süreci en başından ele alalım.
Yozgat, Kırıkkale, Çorum, Kırşehir, Ankara. Her nerede yaşıyorsanız yaşayın, senaryo aynı ve mevzu il başkanlığı makamından başlıyor.
AK Parti, CHP, MHP, İYİ Parti veya diğer siyasi partiler, fark etmiyor olayları birbirinin aynısı. (Siyasetin ahlak değerlerine sahip, rekabeti ahlak ekseninde yürüten il başkanlarını tenzih ediyorum.)
Önce teşkilatın kaptanında başlıyor siyasi algı operasyonu, ‘ben olmadım, adamım olsun’ mantığı ile ‘kendi adayını’ belediye başkan adaylığına sürmek istiyor. Nefis bu ister elbet ama bu niyetin iftira, bel altı operasyonlarla yapılması siyasetin suyunu bulandırıyor
Bir yandan sözüm ona parti içi demokrasinin havarisi gibi görünürken diğer yandan kendi adayına yontmaya başlıyor.
Gelelim aday adaylarına.
En iddialı adayın çıkmaması için parti içinde acımasız bir savaş başlıyor.
Aba altında sopa göstermek, tehditler, göz karartmalar.
Hiç ummadığınız insanların salvoları havada uçuyor şu sıra.
Siyasetin son yıllardaki ‘liyakatsiz, gözü kapalı itaatkar adam’ modeli yaklaşan yerel seçimlere de inatla hakim olmaya çalışıyor.
E, ‘benden olsun, çamurdan olsun’, ‘söz dinlesin’, ‘düşünmesin’, ‘izinsiz konuşmasın’, ‘doğru-yanlış ayırmasın’, ‘haram-helal kavramlarını unutsun.’ Şaka gibi ama gerçek bu şekilde maalesef.
Bu ve bunun gibi vasıflar (!) özellikle tercih ediliyor.
Birileri bu vasıflara sahip aday modeli üzerinde dururken aday adayları ve teşkilat mensuplarının algı savaşı olanca acımasızlığı ile devam ediyor.
Ankara’da göze girme, taşrada yer kapma telaşı.
Göstermelikte olsa temayülde birinci çıkmak, genel merkez anketlerinde bir adım önde yer almak, bölgede konuşulan adam olmak genel ritüelin bir parçası olsa da görülmeyen mahzenlerde göz çıkarma telaşı olanca yoğunluğu ile devam ediyor.
Kendinden, partisinden olanı; özellikle itibarsızlaştırma, kamuoyu önünde etkisiz, yetkisiz gösterme savaşı öylesine acımasız işliyor ki, siyasetin son taşları da diplerde kaybolmak üzere.
Sadece başkan adayları mı, belediye meclis, il genel meclisi aday adaylarında da aynı durum söz konusu.
Parti içi iftira mekanizması acımasızca işliyor.
Kendinden olanı itibarsızlaştıran ahmak, bindiği dalı kestiğinin farkında değil!
Halkın gözünde itibarsızlaştırarak elediği partilisinin aslında temsil ettiği logoyu, siyasi kurumu da itibarsızlaştığını ya anlamıyor ya da anlıyor ama ahmaklığı ve nefsi arasında sıkışmış!
Hal böyle iken parti içi demokrasi kılıfı ile kimin eli kimin cebinde hesabından yürüyor işler.
Bakalım bunca entrikanın içinden nasıl bir aday profili çıkacak!
Bekleyip göreceğiz.