Görmediğine kolay inanmayan bir milletiz.
Misal mi?
Efendim, basın mensupları ile Çamlık’ta üst düzey siyasetçi ile kahvaltı masasında. Sohbetin ortasında eski belediye başkanı, toplantıyı ve oradaki insanları düşmeden sayın siyasetçinin yanına yaklaşıyor ve kulağına bir şeyler söylüyor.
Siyasetçinin birkaç kez tamam ifadesi, birkaç kez de kafa hareketi ile onay verdiği yanıtı aldıktan sonra o eski başkan ayrılıyor.
Bu olay üzerine sayın siyasetçinin yorumu;
- Göremediğimize kolay inanmıyor, ya da kanaat getirmiyoruz. Aslında telefonla konuştuk sayın başkanla, talebini takip edeceğimizi söyledik, ama yine de kalbi bana bile kanaat getirmedi buraya kadar geldi.
Görmediğine inanmamak tek başına insanımızın mı sorunu yoksa yaşanmışlıklar mı milletimizi bu hale getirdi üzerinde uzun uzun konuşulabilir.
Bu bağlamda konumuzu detaylandıracak olursak, evlerimize, mutfağa, oradan yemeklerimizin içine kadar karışan suyun aslında zehirli olduğuna görmeden nasıl kanaat getirebiliriz?
Suyun rengi mi değişmeli, değişmiyor, tadı mı bozulmalı zaten çok içilesi değil ama yine de zehri yansıtmıyor. O hale inanması zor değil mi pas, kir ve yılların yorgunu borulardan gelen içme suyuna?
Efendiler,
1- İçme suyumuz kilometrelerce uzaktan ciddi maliyetlerle geliyor. Son zamlarla birlikte ayda 10 milyon TL, eski parayla 10 trilyon lira elektrik parası ödüyoruz. (Kayseri’nin aylık maliyeti 1 milyon civarında.)
2- Yer altından geçen içme suyunun yüzde 60’lık dilimi boşa akıyor, tespit edilen 160 civarında kaçak var. Bu ne demek oluyor, suyumuz derelere akıyor, akan suya harcadığımız maliyet ise 10 milyon TL’nin yüzde 60’ı. Yani yaşadığımız durum katmerli zarar.
3- Gelelim asıl meseleye. Yer altında fi tarihinden kalma metal su boruları bulunuyor. Bunların içi pas, kir, toz, toprak, kanser etkisi oluşturan asbestli borular. Bir ara dönemin belediye başkanı Yusuf Başer, meydanda kazı sırasında çıkan asbestli boruların görüntüsünü paylaşmıştı.
YER ALTINA YAPILAN İNSAN YATIRIMI!
Yozgat Belediye Başkanı Celal Köse, göreve geldiği ilk aylardan itibaren asbestli boruların değiştirilmesi yönünde çalışma başlattı.
Yer altı ile iştigal etmek açık konuşmak gerekirse (teşbihte hata olmaz), akıllı belediye başkanı işi değil.
E, vatandaşa sergilemediğin, gösterişini yapmadığın, yapamadığın hizmet reklam değeri taşır mı, oy getirir mi?
Bu durumda hafta sonu ‘Asrın Projesi’ olarak törenle ilk boru döşeme işlemi yapılan proje kime ne kadar önem arz ediyor.
Allah aşkına başkan neden fabrika yapmadın mı demek lazım, yoksa bırak onu stadı yap mı?
Dönemin valisi Sayın Amir Çiçek, neredeyse her hafta birkaç ölümlü kazanın yaşandığı Muslubelen yokuşundaki yolu Karayolları yapmayınca Özel İdare kaynakları ile şehrimizi kazandırdığında, “Sayın Vali hiçbir şey yapmasa da sırf böylesine bir sorunu çözüme kavuşturduğu, insanlığı katil yolda kurtardığı için Yozgatlı minnettar olacak, dua edecek. Bu hizmet Sayı Vali’ye yeter de artar demiştim.”
Sayın Köse’nin yaptığı aynen Sayın Çiçek’in yaptığı gibi, insanlığın göremediği ama hayrına dokunacak bir proje.
Getirisinden çok götürüsü olan bir çalışma.
600 milyonu toprağa gömmek yerine şehrin en gösterişli yerlerine bir şeyler yapabilir, onun reklamı ile de seçimi pekala planlayabilirdi.
Böylesine kıymetli bir projeye ‘Asrın Projesi’ demekle hata mı yaptı?
Şehri asrın zehrinden kurtaracak çalışmayı hayata geçiren, emek veren, gönülden isteyenler var olsun.
Geleceğe yatırım yapma konusuna gelince gördüklerimiz, görmediklerimiz ve dahi gördüğümüzü zannettiklerimiz arasında dağlar kadar fark var, haberiniz olsun!
Asrın projesi asrın zehrinden insanlığı kurtaran, biz ise bu durumu ya şimdi ya da çok ileride bir yerde anlayacağız.