Yeni haftaya gündemin önemli konuları üzerinden yorum yaparak başlayalım istedim.
Yoğun ve bir kadar sanal dünyamızda durup, biraz olsun dinlemek ve dinlemek neredeyse zor gibi.
Ta ki, hayatta sağlık adına bir şeyler farklı gidecek, siz istemeseniz de zaman size fren yaptıracak.
Ya da bir şekilde gönül dünyanıza dokunan Allah sevdalısı, güzellikleri ile bilinen değer üzerinden bir dokunuş yapacaksınız.
AŞK Vakfı tarafından geçtiğimiz Cumartesi günü gönül dünyamızın huzur kaynaklarından Şehzade Ahmet Şevki Ergin Hocaefendi, Sorgun Ağcın Köyü Mesire alanında anıldı.
Amaç bir araya gelmek, bir Allah dostunun manevi atmosferine dokunmak, bunu yaparken de güzellikleri çoğaltarak paylaşmak, etkileşim oluşturmak.
Her yıl düzenli olarak yapılan bu program Yozgatlılar'ın gönül dünyasındaki yorgunluğa şifa olacak türden.
Arkadaşlarım programı başından sonuna kadar takip ettiler, Allah ömür versin Ali Şakir Ergin Hocamın AŞK Vakfı Başkanı olarak ev sahipliğinde anlamlı konuşmalar ve dualarla dolu güzel bir program oldu.
Biraz dinlenmek için Ahmet Efendi'yi dinlemeye çalışmak emin olun dinlendirecektir yorgun gönüllerimizi.


YOZGAT'TA BÖYLE GELMİŞ BÖYLE GİTMESİN...


Bir süredir Yozgat Bozok Şehir Stadyumu inşaatı üzerinden sıcak gündem hakim.
Gündeme gelen haberler ve iddialara iktidar partisi 'Takipteyiz' açıklaması ile destek verdi!
Aslına bakarsanız bu açıklama takipteyiz değil, sorunu çözdük, milletin parasını kişiler uğruna heba etmeyiz, stadyum şu tarihte tamamlanacak olmalıydı.
Yozgat'ta Bozok Organize Sanayi Bölgesi dahil, pek çok alanda yanıt bekleyen, dokunuş isteyen çok fazla yorgun mevzu var.
Kimisi kördüğüm olmuş, kimisi ilgisizlikten ya da basit sorunlardan sahipsiz kalmış! Peki memleketimizde bu işler böyle gelmiş böyle mi gider!
Gitmesin abi, en azından gitmemesi adına sorumluluk ve vebalimiz üzerinden çok ciddi takip ve denetim görevini halk adına yapmak zorundayız.
Siyasetçilere gelince, daha somut adımlar bekliyor, takipçisi olacağımızı bilmenizi istiyoruz!


YAPTIĞIN İŞ KARAKTERİNİN YANSIMASIDIR!


Bazı zamanlar insanlar, 'Haram yemedim, haram yedirmedim, neden bu olaylar başıma geliyor' şeklinde bir sorgulama ve kendini aklama içine gider.
Haram yemeği doğrudan hırsızlık ve gasp olarak gördüğümüzden olsa gerek, yaptığımız işi savsaklamak, vicdan terazisinden yoksu iş yapmak da en büyük hırsızlıklardan değil midir.
Sosyal medyada da çokça dolaşan bir sözü hatırlatmak istiyorum:
-İşini iyi yap,
Döktüğün beton toprağın altında bile kalsa, güzel olmalı. Başkası görmese de işini iyi yap. Başkası övmese de işini iyi yap. Bu senin kazancının karşılığı değil, karakterinin yansımasıdır.
Şimdi, işine ihanet et, savsakla, her türlü yalan, dolan üzerinden bitmek tükenmek bilmeyen sorunlara sebep ol ve kazandığın parayı helal gör.
Yok öyle, haram yemedim demek için çaldığın paralara değil ihanetine, vicdansızlıklarına bak yeter!
Herkes sosyal medya kahramanı olmuş, bir birimize sosyal medya üzerinden karakter atmak yerine karakterli olma zenginliğine sahip çıksak dünyamız, Yozgat'ımzı böyle mi olur kardeşim!


NE YAPARSAK YAPALIM YAKACAKLAR!


Ne yaparsak yapalım o anızı yakan yine yakacak!
Ya, yaptırımlarımız anız yakma cehaleti ve hatasını yapanları caydırmıyor ya da gerçek manada denetim yapılmıyor.
Her yıl yaz döneminde uyarılar yapılır, yerinde bilgilendirmeler olur ama sonuç değişmez, tarla sahibi yine bildiğini okur!
İyi ama neden?
Anız yakmanın orman ve ekin yangınlarına, bununla beraber son bir kaç yıldır neredeyse yaz mevsiminde korkulu rüyamız olan orman yangınlarına sebep olduğunu bile bile neden hatada ısrar olur?
Açık konuşayım, ben ya denetimler ya da cezalar yeteriz diyorum.
Varsa başka bildiğiniz söyleyin lütfen...


MÜLTECİLER ÜZERİNDEN KAOS!

Savaşlar olmasa, insanlar ölmese, çocuklar katledilmese de mülteci olarak değil de turist olarak gelselerdi ülkemize.
Ama kader, takdiri ilahi bu sürecin sonunda insanları vatansız etti.
Savaşarak ölselerdi, kaçmasalardı, mücadele etmeselerdi tamam da, çocuklar, yaşlılar, kadınlar?
Göçmen politikamızı eleştirebiliriz, en başından düzensiz başlanılan bir sürecin bu gün karmaşası içinde olduğumuzu söyleyebiliriz ama suç ve suçlu kavramını mülteci kimliğine sahip insanlara yaftalayıp kenara çekilirsek orada en büyük hatayı yaparız.
Kayseri'de yaşanan olayları kimse masum görmesin.
Orada insanları katletme pahasına, bunu yaparken kendi insanına, polisine, malına, canına kat eden insanlar vatansever olamaz kardeşim.
Yıllar önce Sorgun'da da benzer halk olayları oldu, bu tür olaylarda sahaya kargaşa ve kavga için çıkanların profilini o günün canı tanıkları anlatsın.
Çok azı masum ve heyecanına yenik düşen insan modelidir.
Kayseri'de, Anadolu'nun kalbinde bu tür bir olayın yaşanması tamamen planlı ve ülkemizde kaos oluşturma amaçlıdır.
Sözü fazla uzatmadan köşe yazarımız Sevgili Akif Reçber'in sosyal medyasındaki şu kesiti sizlerle paylaşmak istiyorum:
Çobanlık yapar mısın?
* Yok almayayım.
* Kim yapacak?
* Afganlar..
* Tarımda çalışır mısın?
* Daha neler yav!
* Kim yapacak?
* Türkmenler..
* Bebek bakıcılığı yapar mısın?
* Ben kendi bebeğime bakmıyorum, başkasının bebeğine niye bakayım!
* Kim yapacak?
* Özbekler..
* Çay fındık toplar mısın?
* Yuh daha neler!
* Kim yapacak?
* Gürcüler..
* Sanayide, fırında, enjeksiyon makinesinde, İnşaatta, kazma kürek işinde çalışır mısın?
* Yuh sen de abartma!
* Kim yapacak?
* Suriyeliler…
SONUÇ
* Defolup gitsinler...
* Öyle mi... Ya bu işleri kim yapacak?
* Bana ne hacı! Kim yaparsa yapsın. Sen bana devlette bir iş veya Sabah 9 - Akşam 5, vardiyasız ya da masabaşı güzel bir iş var mı, onu söyle! Amele miyiz biz?
Netice itibariyle
“SEN AĞA BEN AĞA İNEKLERİ KİM SAĞA”
Ondan sonra açız edebiyatı...