Seni, Beni, Bizi... Milleti!
Kimi boykot ediyoruz sahiden?
Bu iş trafikte önüne gelen sürücüye ağız dolusu küfretmeye benziyor.
Adam çıkıyor yola, gaza basan herkese bir çift laf hazırlamış sanki.
Her kilometrede bir tanıdık, bir eş, bir dost, bir akraba… Her biri nasibini alıyor!
Trafikteki sosyal (!) ilişkimize dikkat çekerim çoğu zaman.
Yozgat’ta yola çıkın bir gün;
sıra sıra araçlar, yabancı plakalar belki ama tanıdık simalar…
Gün boyu seyahat ettiğiniz şehirde mutlaka ama mutlaka bir tanıdık sürücüye değer edeceğiniz hakaret. Belki bir çocukluk arkadaşı, belki bir arkadaş, akraba…
Aynı şehrin, aynı mahallenin insanlarıyız. Aynı gemideyiz.
Ama artık şu meşhur Titanik örneğini bir kenara bırakalım. Geminin batışını çalan mızıka eşliğinde seyretmeyi bırakalım.
Ya da daha kötüsü, o batmakta olan geminin zeminine yeni delikler açmayı!
Olmadı, üst katta tepişen atların altında ezilen çimler olmayalım…
Bu millet çok gördü!
Darbeler, ihtilaller, faili meçhuller…
Acıların, faturaların sahibi hep aynıydı: Sana, bana, bize, millete...
Ve şimdi geldik bugüne…
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, boykot çağrısı yapıyor!
Sebep: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yaşadığı sürece tepki vermek.
Peki, soruyorum size;
Demokrasinin en tepesindeki isim, bu denli duygusal, bu denli yüzeysel bir çağrıyı hangi siyaset aklıyla, hangi demokrasi ilkesiyle açıklayabilir?
Yahu bu boykotların bedelini kim ödeyecek?
Bu çağrının anlamsız, mesnetsiz ve hedefinden şaşmış olduğunu düşünen çok sayıda CHP’li dostum var benim.
Ama madem boykot bu kadar demokratik bir haksa, hadi o zaman şunu da soralım:
Yozgatlı’ya hakaret eden Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’a, neden CHP’nin içinden dişe dokunur bir tepki gelmedi?
Hadi oradan çıkalım…
Neden siyasi çıkar uğruna milletin menfaatini ayaklar altına alıyoruz?
Hangi seçim kazanımı, hangi rant, bu ülkenin istikbalinden daha kıymetli olabilir?
CHP’nin boykot çağrısını kabul etmiyorum.
Ama bu çağrıya tepki diye, AK Partili bazı çevrelerin gidip ismi gündeme gelen bir kahve firmasını tıka basa doldurmasını da kabul etmiyorum.
Bu, siyasi refleks değil; duygusal savrulmadır. Ve tam burada bir kıssadan hisse düşelim köşeye: Hazreti Ömer, bir gün adaletle hükmeden bir kadıyı görevden alır.
Sebebi sorulduğunda şöyle der:
"Adaleti, dostuna karşı uygulayamadın.
Düşmana karşı adil olmak kolaydır."
İşte mesele tam da burada…
Dostuna karşı adil olamadığın gün, boykotlar, tepkiler, manşetler, mitingler… Hepsi boş!
Biz önce kendimize karşı adil olmayı öğrenelim.
Sonrası gelir…
Boykot mu, şimdi yanıt verelim bu ülkede kim kime boykot uyguluyor!
Faturası kime?