Meslek hayatım boyunca hasbelkader insan profilleri ve bakış açıları noktasında birikim sahibi olduğumu düşünüyorum.
Ve biliyorum ki ömrüm olursa insana dair gözlemlerim daha farklı ve bilmediğim tecrübeleri de beraberinde getirecek.
Bugün biz Yozgatlıların bir birimize bakış açısı ve yaşadığımız memlekete bu bakış açısının olumsuz yansımalarını konuşalım istiyorum.
Üzülerek ve peşinen söylemek istiyorum ki;
Bizden olana gerekli değeri vermekten uzak bir bakış açısına sahibiz.
Özellikle bizden olanın değerini, ortaya koyduğu gayreti, başarıyı kabullenme noktasında garip bir negatif bakış açısına sahibiz.
Uzayan kol bizden olsun, bizden olsun da çamurdan olsun duygu ve düşüncesinden çok, bizden olmasın da kim olursa olsun ruh hali hakim.
Ne siyasette,
Ne ticarette,
Ne bürokrasi,
Ne spor,
Ne de sanatta.
Başarı ve onunla birlikte gelen makamlarda Yozgatlı’nın olmasından rahatsızlık duyanlarımız var.
Biraz daha iniyorum aşağılara.
Rekabet adı altında bizden olanın başarısını bizden olmayanla değiştirebilecek cesarete sahibiz.
Bizim olduğu için desteklemek yerine bizim olduğu için engellemek.
Ne kadar acı verici bir durum. Gerek siyaset gerek ticaret gerekse bürokrasi de Yozgatlı varlığı, başarısı ve tüm bunların neticesinde ortaya çıkan yükselen grafiği neden kendimize yakıştırmak da güçlük çekiyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en önemli makamlarında yer alan,
Ülke ekonomisine önemli katkılar sağlayan ticari başarısı bulunan,
Alanında önemli işlerinde altına imza atan Yozgatlı nasıl oluyor da Yozgat’ta tam tersi bir durumla karşı karşıya kalıyor.
Bunun yanıtı açık ve net; bizden olmasın da kimden olursa olsun.
Aynı siyasi partiye sahip önemli isimlerin partisini mevcudiyetine zarar verme pahasına kör bir rekabete girebiliyor.
Ya da ticaretteki başarılar sırf bizden olmasın mantığı ile baltalanabiliyor.
Peki ya bürokrasi, orada da durumlar maalesef aynı.
Bizden olanı kabullenmeme durumu üzülerek söylüyorum ki bizim olan Yozgat’ı kaybetme uğruna devam ediyor.
Kimi zaman kaleme aldığımız haberlere yapılan yorumlarda dahi görüyoruz, bizden olanı kabullenmeyen, bizim yani Yozgatlı’nın başarısını görmeyen, eleştiri adı altında aslında bizden olmasında kimden olursa olsun düşüncesi ile hareket eden bir güruh var.
Peki böylesine iç karartan bir durumla mücadele nasıl olur?
Elbette ki aidiyet bağını kuvvetlendirmek ve bunun temelini oluşturan eğitim kapasitesini artırmak.
Bunun da yegane kaynağı okumak olacaktır.