Eğitime tabi olacak çocuklar oldukça meraklı ve her şeyi almaya müsait yapıdadırlar. Genel olarak bakıldığında eğitime cevap verme konusunda ciddi problemle karşılaşılmayacağı anlaşılacaktır. Ruhsal ve bedensel olarak özrü olmayanlarda görülen yetersizlikler, içinde yaşadığı aile veya çevresel etkenlerden kaynaklanan problemler olarak bakmak gerekir. Uygun ortam sunulduğu ve insancıl yaklaşıldığı takdirde, var olduğu sanılan problemlerin ortadan kaldırılması zor olmayacaktır. Bu konuda karşılaşılan zorluklar, yaklaşım biçimi yanlışlığından doğmaktadır. Bu tür çocuklar, kendisini anlamaya çalışan ve sevgiyle yaklaşan yetişkinlere uygun tepki vermekte gecikmeyecektir.
Hangi yaşta olursa olsun çocuklar için sunulan ortamlar, onların çocukluklarını yaşayabilmelerine cevap verebilecek nitelikte olmalıdır. Aile içinde, çevrede ve okulda sağlanacak imkânlarla birlikte onlara yapılacak uygun rehberlik çok önemlidir. Çocukları ciddiye almak, onların birer birey olduklarını kabul etmek, kendileri olarak yaşayabilmelerine fırsat verecek ortamları hazırlamak doğru olanıdır. Kendi farkındalığının bilincinde olarak çevresel farkındalığı kavrayabilen bir birey; özgüven oluşturacağından, başkalarıyla olan iletişimi gelişecek ve “ben” olmaktan çıkarak “biz” olmaya doğru yol alacaktır.
Çocuklar oyun çağının yetişkin bireyleridir. Oyun içinde hayatı algılar ve yaşarlar; orada sosyalleşmeyi, yeteneklerini ortaya çıkarmayı, özgüven kazanırken başkalarına güvenmeyi öğrenirler. Çocukları oyundan koparacak her türlü girişim, onların kişilik gelişimlerinin önüne çıkarılan birer engel olmaktan öteye gitmeyecektir. Hayatın akışı içinde ihtiyaçlarını karşılayabilen, birlikte yaşama becerisini kazanan çocuklar, meraklarını gidermek için yeni şeyleri öğrenmeye ihtiyaç duyarlar. O andan itibaren bilişsel bilgiyle eğitmek ve öğretmek kolaylaşacaktır. Bu alt yapıyı oluşturmadan, kendi farkındalığını elde edememiş çocuklara bilgi yüklemek zorlama olacağı için istendik davranış kazandırma da kolay olmayacaktır.
Çocukların kişisel yeteneklerinin ortaya çıkarılması yönünde yeterli bir gayretin gösterildiği söylenemez. Eğitim sisteminin öncelikli görevi, çocukların mevcut yapılarının keşfedilmesini sağlamak olmalıdır. Daha sonra onların geliştirilmesi ve eksikliklerin giderilmesi yönünde çalışmalara yer verilebilir. Var olan yetenekleri ile yapılacak çalışmalar, çocuğun konuya adapte olmasında kolaylık sağlayacağı için uyumda zorlanmayacaktır. Çocukları zorlayan husus, ilgi duymadıkları alanlarda çalışmaya zorlanmaları, edindikleri bilgi ve becerileri günlük yaşantılarını kolaylaştırmada kullanamamalarıdır. Eğitim, insanı merkeze aldığı ve hayatın her noktasında pratik yapmayı kolaylaştırabildiği takdirde asıl işlevini yerine getirmiş olacaktır.
Okul öncesi eğitim ve ilkokulun eğitim programlarında, çocukların yeteneklerini keşfetme ve beceri geliştirme yönünde eğitime yer verilmelidir. Ortaokul eğitim programında eğitimle birlikte akademik bilgi birikimini öne çıkaran çalışmalar yapılabilir. Lise eğitiminde ise yeteri kadar eğitilmiş, milli ve evrensel değerlere aşina olmuş, yetenekleri ortaya çıkarılmış, akademik bilgiyle yeteri kadar tanışmış, anlama ve yorumlama kabiliyeti kazanmış, özgüven sağlam, yaratıcı düşünceye sahip gençlerle yüksek öğretime ve hayata hazırlanma devresi hiç de zor olmayacaktır.
Fırsat eşitliğinin olmadığı, nitelikli insan yetiştirmeye hizmet etmeyen, ezberci eğitimle genç beyinleri körelten, gelecekleri konusunda güvensiz yetişecek milyonlarca gencin mevcut eğitim kurumlarında heder edilmesi, ülkenin geleceğine set çekmekten öteye hizmet etmeyecektir.
Aydınlık geleceğe ulaşmanın yolu, yetenekli gençlere sahip olmaktan geçer. Hayata karşı alternatif bakış açısı oluşturmadan; problem çözebilen ve yaratıcı düşünceye sahip nesiller yetiştirmek mümkün olmayacaktır. Aklını, doğruyu yanlıştan ayıracak düzeyde kullanabilen, kendi içinde vicdan muhasebesi yapabilen gençlerin yetiştirilebildiği eğitim, kaliteyi temsil eder.
Tebaa değil insan olmayı, dayatılmış bilgiler ışığında değişim ve gelişim beklemek yerine yeteneklerle donatılmış yapıyı özgür bırakarak yaratıcı yönünü ortaya çıkarmaya fırsat tanıyan eğitim ortamının hazırlanması öncelikler arasında yer almalıdır.
Öğrenmede tek bir yöntem yoktur. Belirli bir öğrenme tekniği de yoktur ki, herkesin ihtiyacına cevap verebilsin. Her isteyen o yöntem ve teknik sayesinde hedefine ulaşabilsin. Bir insan için etkili olan yöntem ve teknik başkasında başarı etkisi gösteremeyebilir. Belirli bir hastalık için tesirli olan ilacın başka hastalıklarda işe yaramadığı, hatta birçok insanda aynı tür hastalıkta bile etki derecesinin farklı olabileceği gibidir. Özellikle insan gibi karmaşık ve her birinde farklılıklar arz eden kişiliklerin anlama, algılama ve etkilenme dereceleri de bir o kadar farklı olacaktır. Bu sebeple belirli bir öğrenme sitilinin herkese ve her yerde aynı derecede etkisini beklemek doğru olmayacaktır. Öğrenmeyi öğrenmenin gerçekleşmesi kişiden kişiye farklılık arz eder. Olaya, ihtiyaca, yere, duruma ve zamana göre her ayrı ortamda, herkes için farklı yaklaşımlar gerektirir. Bunun için öğrenen, alternatif bakış açısı ile öğrenim sürecini değerlendirmelidir. Öğrenime katılacak kişi ya da kişilerin zekâ kapasiteleri, zekâ yönetim becerileri, durumlara karşı gösterecekleri performans ve benzeri birçok unsur öğrenmenin gerçekleşmesinde önemli etkendir. Ayrıca kişilere ve olaylara göre kullanılan yönteminde etki derecisini göz ardı etmemek gerekir. Kişinin her durum ve ortamda kendi öğrenme yöntem ya da yöntemlerini belirlemesi, ona göre ortam hazırlamasına ihtiyaç vardır. Bu kitapta farklı öğrenme yaklaşımları ortaya koyarak insanlara kişisel ilgi ve yetenek alanlarını belirlemede bir ışık tutabilmek amaçlanmıştır.