Son yılların terör ve ekonomik problemlerini bir kenara koyarsak -ki onların da temel alt yapısı eğitimsizlik neticesine dayanır- kamuoyunun gündeminden düşmeyen en önemli konunun eğitim olduğu ortaya çıkar. Ne hikmetse bu kadar önem arz eden ve sürekli gündeme damgasını vuran eğitim konusunun çözümü hususunda ciddi olarak el atıldığını söylemek zordur. Her yeni yönetim değişikliği ile hastalığa neşter vurulmak için yeni hamleler yapılsa da kalıcı tedbirlerle sonuca gidildiği görülmemiştir.
İnsanı merkeze almayan kısa dönemli çözüm önerileriyle ortaya atılan tedbirlerin hiç birisi problemi halledilmesi konusunda işe yaramamıştır. Eğitim konusu siyaset üstü olmalıdır. Konunun uzmanlarının, toplumsal gelişim konusunda kaygısı olan ve katkı sağlamak isteyen her birey ve sivil tolum örgütlerinin görüşü alınmalıdır. Her kesimin aynı ciddiyetle konuya yaklaşması gerekir. Günü kurtarmak adına veya ideolojik yaklaşımlarla gerçek ve uzun vadeli çözüme ulaşılmayacağı, geçen onca yıllarda anlaşılmıştır. Konuya geniş açıdan yaklaşılmamasından dolayı günümüze kadar iyi niyetli yaklaşımların dahi işe yaramadığı rahatlıkla görülecektir.
Seksen milyonu aşkın nüfusunun dörtte biri öğrenci olan bir ülkede eğitimde yaşanan problemi ortadan kalkmasını beklemenin de öyle kolay olacağını beklemek doğru değildir. Doğru olmayan başka bir durum da, temel problemleri halletmek için köklü çözümlerin hayata geçirilmediğidir. Fiziki alt yapının oluşturulması daha az önemli değildir. Bu konudaki gelişmeler azımsanmayacak düzeyde olumlu yönde ilerlemektedir. Zorunlu eğitim konusunda da iyi bir noktaya gelindiği söylenebilir. On iki yıllık eğitime, iki yıllık okul öncesi eğitimin de katılmasıyla on dört yıla çıkarıldığı takdirde, zorunlu eğitim yılının zirvesine ulaşıldığı görülecektir. Bu kadar uzun eğitilmişliğe, yetenek merkezli kalite de eklendiği takdirde, eğitim-öğretimde başarıya ulaşılmaması için hiçbir sebep kalmayacaktır.
Eğitim konusu, sosyal mühendislik alanı olmaktan kurtarılarak her isteyenin kendi kafasına uygun insan tipi yetiştirmesinin önü kesilmelidir. Ülke insanının her birini kucaklayacak ve geleceğe damgasını vuracak eğitim, insan odaklı bir yaklaşımı gerektirir. İnsanı anlamaya, yeteneklerini ortaya çıkarmaya, becerilerini geliştirmeye, onun istek ve arzularına cevap verecek eğitimin zaman kaybetmeden uygulamaya geçirilmesinde yarar vardır. Bunu yapabilmek, kararlılığı, istikrarı ve uzun vadeli çabayı gerektirir.
Eğitim gibi bir konunun problemlerine çözüm önerileri sunabilmek için olayı çok yönlü ele almanın gerekliliği olsa da, burada hepsine değinme imkânı olamayacağına göre en önemlilerine parmak basmakta yarar vardır. Üzerinde durulması gereken en önemli konu, eğitimin kalitesidir.
Eğitimde kalite akla geldiğinde; yaratıcı düşünceye sahip, soran, sorgulayan, olgu ve olaylara eleştirel bakabilen, kendi farkındalığının bilincinde olarak yeteneklerini keşfetmiş, özgüveni sağlam, bilinçsel esnekliğe sahip özgür düşünceli bireylerin yetiştirilmesi meselesidir. Ortada olan ürünler incelendiğinde, eğitim programlarının yeteri kadar etkin olmadığı rahatlıkla anlaşılacaktır.
Eğitimde hedef, insanların yaşantılarını kolaylaştırmak ve gelişimlerini sağlamak ise bu konuda iyi netice alındığını söyleyebilmek mümkün gözükmemektedir. Mevcut yapının sonuçları göz önüne alındığında eğitim programlarının, insanı merkeze alan ve insanın yapısına uygun olarak sürdürülmesi gereği ortaya çıkmaktadır.
Eğitim, birilerinin dünya görüşlerine hizmetin bir aracı ve arzu ettiği düzeyde insan yetiştirmeye hizmet etmek yerine insanı, insani vasıflarına uygun olarak yetişmesine imkân veren ve onun özgünlüğünü koruyan düzeyde olmalıdır. Bunu yapabilmenin en önemli şartı, eğitimde insanı anlamayı ve onu geliştirmeyi ön planda tutulmasıyla mümkün olacaktır. Bu kalite insanı, yaşadığı çağda mutlu ve huzurlu yaşatmakla birlikte çağın şartlarına uygun olarak geleceğini oluşturmasına imkân sağlayacaktır.

YETENEK MERKEZLİ EĞİTİM

Çocuk bir fidedir, nasıl aşılanırsa ona göre kök salar, gelişir, olgunlaşma sürecinin şartlarına göre meyve verir, çevresindekilerin kâmil derecesine göre şerbet tutar.

Mükemmel yaratılmış olan insanın keşfedilmeyi bekleyen sınırsız kapasitesi vardır. Kendi kapasitesinin farkında olan insan hayatın gerçekleriyle yüzleşmekten korkmaz, karşılaştığı zorluğa göğüs gerer, mücadele ederek o zorlukların üstesinden gelebilir. İnsanın başarı ve mutluluğunun temelinde kendisini ve yeteneklerini tanımasıyla mümkündür. Güçlü ve zayıf yönleri, olumlu ya da olumsuz özellikleri, bununla birlikte; zihinsel, duygusal, ruhsal ve bedensel özelliklerini bilmek insanın yaşamını kolaylaştırır, başarıya dolayısıyla mutluluğa ulaştırır.

Yeteneklerinin bilincinde olan, soran sorgulayan, eleştirel bakış açısına sahip, iletişim becerileri gelişmiş, özgüveni sağlam, mücadele ruhu gelişmiş nesiller sayesinde gelecek oluşturulduğunda, insanca ve hakça bir hayat düzeyi yakalanacaktır.