Nerdeyse atasözü gibi söylenen bir söz vardır;
“Tek kişilik ordu”.
Yusuf ağabey de tıpkı bu cümledeki gibi adeta tek kişilik ordu gibiydi.
Biz onu öyle tanıdık. Milli ve manevi hassasiyetleri çok yüksek, her türlü milli-dini endişelerle dolu olarak her faaliyetin içinde yer alır ve her zaman en önde bulunurdu.
Biraz gerilere gidecek olursak:
16 Haziran 1970 Salı günü Yozgat’ta Milliyetçiler Derneği başta olmak üzere Ülkücülerin de iştiraki ile dokuz milliyetçi kuruluş tarafından “komünizmi tel’in mitingi” (ben Ticaret lisesi ikinci sınıftaydım) yapılmıştı. Tertip komitesini Çınar Bacanlı, Etem Sedef (Mhp Yozgat Milletvekili Etem Sedef’in dedesi), Yusuf Karakaya ve muhtemelen Taha Akyol ağabeylerin yaptığı mitingde Yusuf Karakaya, Taha Akyol, Çınar Bacanlı gibi ağabeyler çeşitli konuşmalar yapmıştı. (Ben o sırada şehir içinde bulunan bir fırında “kâtip” tezgâhta ekmek satan kişiye kâtip denirdi olarak çalışıyor ve satılması için ekmek dağıttığımız bakkallardan her gün sattığımız ekmeklerin para tahsilâtını yapıyordum)
Yine 1971 yılında Halk Eğitim Müdürlüğü adına Malazgirt zaferinin 900. Yılı kutlaması yapılıyordu. Meydan yerinde yapılan bu programda bana da Niyazi Yıldırım Gemçosmanoğlu’nın “Malazgirt Marşı” şiirini okumak düşmüştü. Benden önce Yusuf ağabey bir şiir okumuş ve şiirin bir bölümünde;
“En büyük kurtarıcım Resulü Zişan sensin.
Bütün batıl üstüne eyle nurunla zuhur.
Vur Allah’n aşkına kâfire vur.”
Demişti.
Daha sonra ben kürsüye çıktığımda, şiiri okuyorken kürsünün arkasında bir tartışma oluyordu. Program nedeniyle toplantıda bulunan Alay komutanı olan Albay, Yusuf Ağabey’e “neden böyle konuştun”, “Neden bu sözleri sarf ettin” gibi şeyler söylüyordu. Sanırım okunan şiiri laikliğe aykırı bulmuştu. Tabi ben de ister istemez duyduğum bu tartışma nedeniyle şiiri iyi bir şekilde okuyamamıştım.
Ardından Alay komutanı toplantıdan çekilmiş, askerleri de çekmişti. Kız Sanat Okulu da programdan çekilmişlerdi.
(O günlerde Halk Eğitimi Başkanı daha sonra MHP Milletvekili olan Fuat Eyüboğlu, Halk Eğitim Md. İse İzzet Nazlı idi.)
Daha sonra Yusuf Karakaya ağabey karakola ve Savcılığa çağrılmış ve ifadesi alınmıştı. Tarzan Mustafa lakaplı bir emniyet md. Vardı onun anlayışlı davranışı Yusuf Ağabey’in bir olumsuzlukla karşılaşmasına mani olmuştu.
Yozgat’ta Genç Ülkücüler Teşkilatının ilk kuruluşunda derneğe rastgele üyeler yapılmış yeni kurulan bir derneğin üye sayısı 400 ü geçmişti. Yapılan üye kayıt listesinde adları bulunan bazı ağabeyler, kendilerinin Ülkücü olmadıkları ve kendilerine haber vermeden kayıt yapıldıkları gerekçesiyle listeden adlarını sildirmişlerdi. (Yusuf Karakaya ağabey ve arkadaşları gibi)
Yozgat’ta, çok eskilerden beri gelen bizden yaşça büyük “milliyetçi” olduklarını bilinen ama “manevi” yönleri daha ağır basan bir gurup öğretmen vardı, (Yusuf Karakaya, İsmail Ünal, Hayrullah Yılmaz, Abdullah Tanır vb.) Başlangıçta bu grup Milliyetçi Muhafazakâr olmakla birlikte o zaman yeni yeni aktifleşmeye başlayan MHP taraftarı değillerdi. Zaten MHP konusu da yeteri kadar bilinmiyordu. Bu ağabeyler, Yine o günlerde İslami söylemlerle siyaset sahnesine yeni çıkan Necmettin Erbakan tarafını tutuyor, onun İslami söylemlerinden etkileniyorlardı.
1970 öncesinde; Yozgat’ta sağ guruplar ve muhafazakârlık deyince ilk akla, Terzi Orhan Çıtak, Lokantacı Hacı Ozan, Öğretmen Yusuf Karakaya ve bazı isimler gelirdi. Onlar kendi çaplarında bir Milli ve manevi hassasiyetleri yüksekti. Bu gurup zaman içinde Necmettin Erbakan’ın siyaset sahnesine çıkmasından ve bir takım söylemlerinden etkilenmiş olmakla beraber, o tarafa doğru meyilli insanlardı. Orhan Çıtak ve Yusuf Karakaya’nın etrafında çok hararetli gençler de vardı. Bu kişilerin Milliyetçiliklerinden elbette şüphe edilmezdi ama daha çok İslami tarafları ağır basan bir milliyetçilikti.
Esasında o günlerde Milliyetçilik ve Müslümanlık görüşlerini savunanlar pek ayrışmış bir şekilde değildi. Milliyetçiyim diyen pek çok insan aslında Müslümanlığı da savunurdu, Müslümanlığı savunan bir kişi ise yine aynı zamanda milliyetçiliği de savunurdu, bu tabir ve deyimler çok fazla netleşip birbirinden farklılaşmış değildi.
Milliyetçiliklerinden ya da milli dini bir takım duygular taşıdıklarından şüphe etmediğimiz bu ağabeyler kendi çaplarında konferans, tiyatro, anma toplantılar yaparak veya şehir dışından konuşmacı-konferansçı-tiyatro vs. getirerek, çeşitli etkinlik ve program yaparak faaliyetlerini sürdürüyorlar, kendi çaplarında milli manevi değerlere hizmet ediyorlardı. Önceleri MHP’ye karşı idiler. Bu ağabeylerin MHP ve ülkücülükle ilgisi Ruhi Bacanlı ağabeyin bu grupta bulunanlarla ilgi ve irtibatı ve Fuat Eyüboğlu’nun MHP den aday olması ile birlikte gelişmeye başladı. Bu ağabeyler önde bulunan ve Milliyetçi olarak bilinen herkesle irtibat kurarlar, onlarla yemek yerler, “arabaşı” (bölgeye has bir tür yemek) yaparlar, çamlığa (Yozgat güneyinde ormanlık mesire yeri) yemeğe giderlerdi.
1973 Milletvekili seçimleri öncesinde “Mücadele Birliği”nde faaliyet gösterdiğini bildiğimiz Taha Akyol ağabeyin de yedek subaylık dönüşü “Mücadele Birliği”nden ayrıldığını duymuştuk. Askerlik dönüşü Yozgat’a gelmiş çarşı içinde Avukatlık bürosu açmıştı. Daha önceden de Taha ağabeyle tanıştığım için ben her gün büroya uğrar orada yapılan sohbetlere katılır ve aklıma takılan soruları sorardım. Taha Ağabey’in bürosuna ilçelerden gelen ağabeyler ve particilerin yanı sıra Yusuf Karakaya ağabey ve onun çevresinde bulunan birkaç kişi de gelir çoğu zaman sohbetler olurdu.
Taha Ağabey, kitap okumayı tavsiye ediyor, bilgi ve kültürüyle bizleri etkiliyor, genç arkadaşlarla daha çok ilgileniyordu. Ayrıca, 1970 li yıllarda Yozgat’ta eski “Milliyetçiler Derneği” üyelerinden bir grup (Milli ve dini hassasiyetleri çok yüksek ağabeyler olan başta Yusuf Karakaya, İsmail Ünal, Hilmi Uçar, Satılmış Dağ, Gazi Öztürk, Selahattin Yılmaz vs) oluşturarak onlarla da haftalık bir evde Cuma akşamları sohbet-seminerler de yapardı.
Benimde 4 sene boyunca katıldığım bu ev sohbetlerinden kendi adıma çok faydalandığımı ifade etmek isterim.
Yine hatırlıyorum, okuyucularımdan pek çok kimse de hatırlayacaktır. Sümerbank’tan memurlar, taksitle kumaş ve çeşitleri şeyler alınırdı. Bir memur kefilliği ile yapılan bu alışverişin tutarı memurun maaşından kesilerek mutemetler tarafından Sümerbank hesabına yatırılırdı. Tabı bu taksitli alışverişte faiz de uygulanırdı. Öğretmen olarak görev yapan Yusuf Karakaya ağabey, Sümerbank’tan ne bir şey almış ne de bir kimseye kefil olmuştu. Faiz konusunda da hassasiyet gösteriyordu.
Onun kadar aktivitesi olan bir insan daha görmedim.
Sesi gür, hitabeti yüksek ve bilgisi de bir o derece dolu ve dolgundu.
Yusuf ağabey, İnançlarından asla taviz vermezdi.
Her hareketi inançlarına uygundu. Özellikle dini konularda pek çok kitap okumuş, dini hassasiyeti çok yüksek derecelerde inandığı gibi yaşayan imanlı ve ihlâslı bir insandır o.
Yozgat’ta ne zaman milli duyguları ifade eden bir program, bir faaliyet yapılsa Ya Yusuf ağabeyin imzası vardır, ya da bizzat başrollerde oynayan kendisidir.
Kendisi gibi çok fedakâr arkadaşları da vardı.
O hasbi olarak, her faaliyetin her aktivitenin hem düzenleyicisidir hem de mutlaka içindedir. Yazar, çizer, oynar.
Hala her sohbet için çağrıldığı yere gider, özellikle de gençlerin yetişmesine, bilgilenmesine gayret etmekten geri kalmaz.
O hak bildiği yolda yılmayan, yıkılmayan, şaşmayan, örnek bir inanç bir dava, bir mücadele adamıdır.
Allah uzun ömürler versin. Âmin.