Dinler tarih boyunca onlara inananları çeşitli hedeflere yönlendirmek amacıyla belirli güç odakları veya o dönemin iktidar sahipleri tarafından daima birer araç olarak kullanılmış başka bir biçimde söylemek gerekirse istismar edilmişlerdir. 1099 yılında Kudüs’e giren haçlı ordusu şehirde yaşayan ne kadar Müslüman ve Yahudi var ise tümünü kılıçt bir medeniyetinan geçirmiş idi. Haçlı ordusunun bu büyük katliama imza atmasının sebebi Katolik kilisesinin ve onun başındaki Papa’nın haçlılara bu savaşın Tanrı adına yapılan bir savaş olduğu ve kendilerinin Kudüs’te Cennetin Krallığını kurmak ile yükümlü olduklarını söylemesiydi. Oysa ki bugün biliyoruz ki haçlı seferlerinin asıl sebebi doğuya ulaşıp doğunun zengin topraklarına sahip olup zengin olmak idi. Dünyevi zenginliğe sahip olmanın aracı ise Katolik inanışı ve Müslümanlara karşı verilen sözde kutsal savaş olmuştu. Dini inanışlar sadece Hıristiyan dünyasında kullanılmadı; İslam tarihi boyunca da dünyevi iktidara sahip olmak adına İslam inancı dönemin egemenleri tarafından kullanıldı ve halen de kullanılmaya devam ediyor. Geçmişten bugüne din istismarının en iyi örneklerinin sergilendiği ülkemizde geçen günlerde Diyanet işleri Başkanı Ali Erbaş dinleyicilere şöyle seslendi:” Din istismarı İslam ümmetinin birlik ve beraberliğini tehdit eden ciddi bir güvenlik meselesine dönüşmüştür. Kişi ya da grupların, gayri meşru hedef ve yöntemlerini meşru göstermek için dinin gücünden yararlanma amacı din istismarının temel nedenidir. Yüzyıllarca hüküm sürdüğü coğrafyaya adalet ,sevgi, merhamet taşıyan evlatlarının yaşadığı ülkemizde FETÖ, sevgi , merhamet tellallığı yaparak insanımızı aldatmaya çalışmıştır.” Diyanet İşleri Başkanının bu söylemine benzer bir söylemi aynı günlerde Ak Parti’nin önde gelen isimlerinden Metin Külünk şöyle ifade ediyordu:” Türkiye’de İslami camialar vazifesini yapamadı. İslami Camialar güce, paraya ,arabasının markasına,şöhrete,gayri meşru paraya teslim oldu. Helal ve haram meşruiyetini ortadan kaldırdı.” Hem sayın Erbaş’ın hem de sayın Külünk’ün sözlerinin hakikatinin bir kısmını yansıttığı doğru olmakla birlikte resmin bütününe baktığımızda ülkemizde var olan din istismarının tek nedeni olarak yozlaşmış cemaatleri göstermenin yeterli olmadığı kanaatindeyim. Zira sözü edilen cemaatler güce, paraya ve şöhrete teslim olmuş iseler bunun temel sebebi bu tür cemaatleri kendi iktidarları ve oy avcılığı için kullanan siyasetçilerdir. Bugün dahi yerel seçim sürecinde gördüğümüz üzere ülkemiz oy uğruna seçmenine cennetten tapu dağıtan veya şefaat belgesi veren siyasetçi tipleri ile doludur. Bu siyasetçi tipi oy uğruna iktidar koltuğuna oturmak uğruna dini her türlü değeri istismar ettiği gibi kendisine destek olabilecek dini cemaatleri yanına çekmek adına her türlü siyasi cambazlıkları yapabilen bir türdür. Bu ülkede FETÖ ve benzeri yapılar bu derece büyümüş ve milletin ve devletin başına bela olabilmiş ise bunda en büyük vebal geçmişten bugüne kişisel iktidarları uğruna bu yapılara göz yummuş siyasilere aittir. Bugün gelinen noktada gerçekçi bir öz eleştiri yapmadan suçu sadece yozlaşmış cemaatlere atmak son derece kolaycı bir bakış açısıdır. Kutsal ve dini değerleri dünyevi hırslarına alet eden herkes bu ülkede yaşanan ahlaki ve siyasi yozlaşmanın müsebbibidir. Dini değerleri istismar eden siyasetçilere alkış çalan ve bu tip siyasetçilere oy verip onlardan medet uman bizler ; sözde Hoca ,Hoca efendi, ve benzeri sıfatlara sahip kerameti kendinden menkul kim olduğu belli olmayan kişiliklerin peşinden giden aklını ve iradesini onlara teslim etmiş nice insanımız. İslam dinine mensup olan bizler Allah’ın bize en büyük hediyesi olan aklımızı kullanmadıkça irademizi dünyevi menfaatlerimiz adına birilerine teslim ettikçe Kuran-Kerim’in tabiriyle “ Aldatıcıların Allah ‘ın adını kullanarak”(Fatır/5) bizleri aldatmasından kurtulamayacağımız kesindir. Allah kendi kitabında dahi kendi adını kullanarak bizleri aldatacak olan aldatıcılara karşı uyarırken bizler nefsimizin menfaatleri uğruna aldanmaya devam ediyoruz. İnsanları Allah ile aldatan aldatıcılar tarih boyunca var oldu ve var olmaya devam edecek bu kimi zaman bir siyasetçi kimliğinde kimi zaman ise bir Hoca efendi kimliğinde karşımıza çıkacak önemli olan bu tip aldatıcıların sözlerine karşı daima uyanık olmak ve onların sözlerini aklımızın ve dinin temel kaynakları olan vahyin ve sünnetin süzgecinden geçirmek bunu yapabilen kişilerin sayısı bu toplumda ne derece artarsa aldatıcıların sayısı da o derece azalacaktır.