Bu yazımızda büyük iktisat tarihçisi Dr. Mehmet Genç’in görüşlerine yer vereceğim. O bir tarihçi, daha doğrusu o bir arşivci. Osmanlı arşivlerine girerek günümüzde genel-geçer birçok bakış tarzını değiştirmiştir.

**

Ona göre;

“İlim, devamlı çalışmayı ve merakı gerektirir. Âdet yerini bulsun kabilinden, şu konuda bir şey yazsam, işte şu şeyi elde etsem gibi motiflerle yapılırsa ilim oraya uğramaz. Bir şeyi merak edip problem edinip o problemi çözmek üzere yola çıkılırsa ancak bu takdirde size yüzünü gösterir. Yani egzistansiyalist bir problem olarak ilmi yaşarsa insan o zaman ilimde mesafe alabilir.”

(Mehmet Genç, Abdullah Mesud Küçükkalay Mehmet Genç Bir Alimin Hayat ve İlmi Serencamı, S.205)

**

“Mehmet Genç Türkçe hakkında ne düşünüyor? ;

Sir James Redhouse'un 1890'da İstanbul'da basılmış bir lügati var bende. Kitabın ön sözünde dünyada iki büyük dil olduğunu, bunlardan birinin İngilizce diğerinin ise Osmanlı Türkçesi olduğunu söylüyor. “Bu iki büyük dilde yüz biner kelime var, doksan binini lügate koydum, on bin kaldı. Ömrüm vefa ederse tamamlamak üzere bunu basıyorum" diyor. Her kelimenin başına T (Türkçe) P (Farsça) ve A (Arapça) şeklinde işaretler koymuş. Mesela münafık kelimesi tabii ki Arapça, ama münafıklık için haklı olarak Türkçedir diye kaydediyor. Biz bunların hepsini attık. İngilizler hiçbir kelimeyi atmıyor. “The” ekleyerek kelimeyi hemen İngilizce hâline getirebiliyor ve böylece Marmara, oluyor "the Marmara”. Bu İngilizleri küçülttü mü? Hayır. Bugün İngilizcede bir milyon kelime var. Yani İngilizce yüz elli senede on misli artarken, Türkçe artacağına gerilemiş. Biz dili basitleştirdikçe, zihnimiz de basitleşiyor ama farkına varamıyoruz.” (S.199)

**

“Abdullah Mesud Küçükkalay ve Numan Elibol Genç'in Koşuyolu'ndaki evinde, kaleme almayı planladıkları bir kitap için Genç'in nasıl yazılması gerektiği yönündeki önerisinin imkânsıza yakın derece zor olduğunu ifade etmeleri üzerine Genç 'Sizde hiç milliyetçi bir izzeti nefis, milliyetçi bir hassasiyet yok mu? Keferenin yaptığı çalışmalar gibi bir çalışma kaleme almak için hiç milliyetçi hassasiyetler taşımıyor musunuz?” şeklinde manidar bir tepki göstermiştir." (S.193)

**

“Mehmet Genç, A. Mesud Küçükkalay'a bir gün kaleme aldığı bir yazıyı eleştirmesi için gönderdiğinde Küçükkalay, Genç'e duyduğu saygıdan dolayı yazının son derece güzel kaleme alınmış ve bir Mehmet Genç klasiği olduğunu ifade ettiğinde Genç bu durumu normal bulmamış ve "Şayet bu yazıyı bir düşmanının yazısıymış gibi okuyarak eleştirmezsen sana hakkımı helal etmem" demişti. Bunun üzerine Küçükkalay da kendince tespit edebildiği kimi güçlendirilmesi gereken yerleri Genç'e ifade ettiğinde Genç'in bu durumdan çok memnun olduğuna şahit olmuştu.” (S.190)

**

“Büyük insanlara yaklaştıkça üç zaviyeden küçülürler. Bilgi olarak küçülürler, karakter olarak küçülürler ve ahlak olarak küçülürler. Ama bu üç zaviyeden her geçen gün, mübalağa etmiyorum, çıtayı yükselten şahıstır Mehmet Genç.” (S.157)

**

“İlimle uğraşan iki tip insan vardır. Birincisi muallimdir, anlatılanları intikal ettirir. İkincisi ise âlimdir, anlatılanlardan hareketle yeni ilim üretendir. [Mehmet Genç] Hoca yeni ilim üreten âlim bir şahsiyetti.” (S.156)

**

“Mehmet Genç; Türkiye'de ilmin kendiliğinden bir kıymeti olmadığını, sadece siyaset ve sermaye ile ilişkilendiğinde, bu iki güce dayandığında biraz kıymetinin olacağını düşünüyordu.” (s.154)

**

“Abdullah Mesud Küçükkalay, Mehmet Genç için "tırmanacağı merdiveni kendisi imal eden bir insan" diyor.

Ömer Lütfi Barkan da; sosyal bilimlerle uğraşanları "yürüyeceği yolu kendi inşa etmesi" olarak tanımlıyor.”

“Erol Güngör, Ziya Gökalp sosyolojisinin karşıtı değil ki onun fikirlerini geçersiz kılsın. Ziya Gökalp, Mümtaz Turhan, Erol Güngör aynı sosyolojik çizgidedir. Nasıl Sabri F. Ülgener Weber sosyolojinin eksiklerini tamamlayıp itiraz ettiği yerlerini düzelterek tamamlayıcı olmuşsa Erol Güngör de Ziya Gökalp sosyolojisinin eksikliklerini tamamlayarak, itiraz ettiği noktaları düzenleyerek mükemmelleştirme yolunda ilmi tavrını ortaya koymuştur. Genellikle de Ziya Gökalp'a atıflar yapan birisi onun fikirlerini nasıl geçersiz kılmakla itham edilebilir.”

“Mehmet Genç'e göre Osmanlı'da uygulanan 'Malikâne' vergi toplama sistemi nedeniyle 150-170 yıl toplanan vergilerde değişme ve artış olmamış, dolayısıyla devletin vergi gelirleri sabit kalmıştır Ancak Malikâne sistemine göre ihale edilen kişi ölünce o kişinin vergi topladığı bölge için yeni ihaleye çıkılırken muaccel alınan vergide bir artış sağlayabiliyor, aksi halde kişi ne kadar çok vergi toplarsa toplasın devlete ödediğinde bir artış olmuyordu.”

“Ben bir makaleye, "Osmanlı İktisadi Dünya Görüşünün İlkeleri" makalesine, on beş sayfa için on yılımı verdim. Bu on yılda doktora değil profesörlük tezi de hazırlanırdı. Bu on beş sayfa için yüzlerce kitap ve makale okudum, binlerce belgeyi gözden geçirdim. Yüzlerce hipotez yaptım ve çürüttüm ve sonuçta Osmanlı iktisadi sisteminin manzarasını ortaya koymayı başardım. Bu yüzden akademik kariyer yapmanın imkânı olmadı.“ (S.109)

**

“Kötü bir şey yazdığınız zaman o kötü şey sizden çıkar sonra size hâkim olur ve o kalite düşüklüğünü aşmak ondan sonra çok zor olur.”

“Bizim Türkler hala ilim deyince, ilmi yazan ecnebileri okuyup öğrenip, âlim olduklarını düşünürler genellikle. Hâlbuki ilim, ilim adamlarını okuyarak kazanılabilen bir şey değildir. Bilginin sınırlarında dolaşmak lazım, akıncı gibi, meçhule doğru...” (S.92)

**

“Mehmet Genç; Erol Güngör için "O az konuşan bir insandı. Az konuşan, çok düşünen ve az dinleyen. Yani dinlemesi çok fazla değildi. Az söylerdi, dinlenecek söz söylerdi. (...) Mütevazı, mütevekkil, derviş gibiydi hatta." (S.87)

(*) Mehmet Genç (4 Mayıs 1934, Arhavi, Artvin - 18 Mart 2021, İstanbul), Türk tarihçi. Osmanlı iktisat tarihi üzerine yaptığı çalışmalar ile tanınmaktadır.