Son teknoloji bir telefon alıyorsunuz, çok geçmeden güncellemek gerekiyor.

Bilgisayar alıyorsunuz hakeza aynı şekilde güncellemeler çıkıyor karşınıza.

Teknolojinin iliklerimize kadar işlediği dünyamızda; evlerimizdeki fırın, çamaşır makinesi, buzdolabı gibi ürünler de güncelleme gerektiriyor.

Teknolojinin güncellemelerle aktif kaldığı bir dönemde insan kendini nasıl güncelleyebilir?

Dünyadaki gelişmeler, ülkesindeki gelişmeler, yaşadığı toplumdaki gelişmeleri takip eden, özellikle hayatına yön verecek birikimleri alarak kendini geliştirebilen insan da güncellenmiş sayılmaz mı?

Kimi insan hafızası dolu telefon gibidir, ne kadar güncelleme gelirse gelsin görür ama bünyeye almaz, kabul etmez!

Ve son!

Bizim siyaseti ve mensubu siyasetçileri de bu çerçeveden değerlendirdiğimizde karşımıza ne çıkıyor biliyor musunuz?

Eski kafa, bir türlü güncellenmeyen ve güncellemeye ayak direyen siyasetçiler.

Kendi içinde güncellemesini gerçekleştirememiş siyasetçi doğal olarak vatandaşı da kedi gibi güncellenmemiş görüyor.

Anne-babaların dahi güncellenen dünyada evlatları karşısında zayıf kaldığını düşünecek olursak siyasetçinin işinin zorluğunu düşünün.

Asıl mesele zorluk da değil aslında, güncellemelere ayak uyduramamak veya ayak diremek.

Yaklaşan seçim(ler) öncesi siyasetin büyük oranda güncellenmemiş halde seçmene ulaşmaya çalıştığını görüyorum.

Eski moda söylemler, eylemler, seçim propagandası, programlar ve hatta vaatler.

Vaatlerin dahi güncellemesi gereken bir seçim sathı mahallindeyiz.

Bir belediye başkanı adayı iseniz, insanlara park, bahçe, kaldırım, yol, sosyal yardım, kültürel etkinlik vaat edemiyorsunuz.

Yapılmayanı yapmak, insanların hayatına, gelişimine, yaşantısına dokunacak fikirler oluşturmak zorundasınız.

Ya da bir milletvekili adayı iseniz, insanlara ne getireceğinizi söylemeden önce TBMM'deki milletvekili etki ve yetkisini de düşünerek hareket etmek zorundasınız.

İş, aş, yol, yatırım vaatleri de bu anlamda tutmuyor.

Hz. Mevlana’nın dahi yüzyıllar önce, "Dün dünde kaldı cancağızım. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım" sözü ile insanın değişimi ve gelişimine, yeniliğe işaret ederken, siyasetin eski moda söylem ve eylemlerle insana yaklaşmasını nasıl yorumlayabiliriz?

Geldiğimiz noktada siyasette yaşanan belirsizliklerin ana nedeni bir türlü güncellenmeyen siyasi vizyon. Siyaset kendini vizyoner görüyor ama o vizyonun da güncellenmesi gerektiğinden habersiz yaklaşıyor seçmene.

Bakın etrafınıza siyasi cenah farklı kesimlere ulaşamıyor.

Sinyal yetersiz kalıyor.

Siyaseti hala babadan kalma yöntemle yürütmeye çalışıyor, babadan kalma söylemlerle oy kotarmaya, taraf, etraf bulmaya çalışıyor.

Siyasetin de mayasında ‘samimiyet’ var aslına bakarsanız.

Samimiyeti siyasi rol olarak görmeden yaşayabiliyorsanız ne ala.

Maalesef günümüz siyaseti onu da tam manasıyla yerine getiremiyor.

7-8 yıl öncesi yine seçim arefesiydi, bir yazımda çetrefilli, süslü, karmaşık, anlamanı bilmediğiniz kelimelerle insanlara hitap etmeyin, kalpten bir ‘nörüyon’ deseniz o bile çok şey anlatır insanıma.

Ama siz, güncellenmiyor, samimiyeti özde yaşamıyor, seçmenin dilenden konuşamıyorsanız bırakın halka inmeyi ailenizden oy alamazsınız vesselam.