Yanlış hatırlamıyorsam eskiden bir gazeteci nerede bir savunmasız varsa onun tepesine çöker onu sonuna kadar deşifre eder. Deşifre edilen bu kurum ya da kimsenin üstüne gider de giderdi.
Yaptığı yorum ve ajitasyonlarla karşıdaki savunmasız kişiyi kamuoyunda mahkûm eder ve kendisi de sütten çıkmış ak kaşık gibi kendisine de “Honurlu” yakıştırmasını yapardı. Neticede onun honurluluğu da görüldü.
Fakat bilmez di ki kendisine yine kendisinin “Honurlu” demiş olması kendisini “Honurlu” yapmaz. Veyahut da yanında yöresinde bulunan yağcı yandaşlar tarafından “Honurlu yakıştırması” da onu kesinlikle “Honurlu” yapmaz.
Her türlü manevrayı yapınca. Türlü türlü zikzak çizince Marksistlere, bölücülere türlü türlü güzellemeler yapınca ve yine de “Honurlu” mu olunuyordu.
Bir önceki apartman toplantısında es, gürle, yağ ve tüm taraftarlara “kahrolun, kahrolun” diye hakaret edildiği halde yine de Honurlu mu olunuyordu.
Rulet masasına otururken masada bulunan diğer oyuncularla o saate kadar kanka iken honurlu mu olunuyordu.
İçerde ne döndü ne dönmedi ama gerçeklerle karşılaşıp masayı devirip pulları etrafa saçınca honurlu mu olunuyordu.
Haydi al renkli örtü ile kaplanmış rulet masasından kalktınız diyelim. Ruletler, dağılan pullar ve devrilen masa hakkında olmadık cümleler sarf edince honurlu mu olunuyordu.
Ayrıca Candaş, yandaş ve fondaş medyanın sevgi ve saygıya dayanan tüm güzellemelerini sineye çektiğinizde honurlu mu olunuyor.
Haydi büyük honur ve honurluluk gösterip rulet masasını devirdiniz pulları yerlere saçtınız, taraftarı hayal kırıklığına uğrattığınızda honurlu oldunuz.
Peki o devrilen masaya geri dönerek dünyada eşi ve benzeri görülmemiş bir honurlu gazeteci örneği verince honurlu mu olunuyor.
Rulet masası honurluydu-honursuzdu demeden oturunca honurlu mu olunuyor. Masadan bir kahve molası verir gibi kalkıp geri gelince honurlu mu olunuyor.
Bu gariban yandaşları honurluluk ve honursuzluk girdabında boğuşmaya sevk edince bu durum honurluluk mu oluyor. Akşam başka honur örneğine sabah başka honur örneğine alışma güçlüğü çeken yandaşların şaşkınlığı da mı honurluluk oluyor.
Şaşkın avareler gibi akşam dediklerini sabah değiştiren her manevranıza yeni yeni kılıflar arama çabası içine giren yandaşlara yazık olması da mı honurluluk oluyor.
Bir başka Şehremini yüzünde Fatiha suresi görünce en büyük honurlu mu oluyorsunuz.
Bu şehremini ve öteki şehreminini öne sürünce siz honurlu oluyorsunuz, seçim zamanı da onlar honursuz mu oluyorlar da onlara da esip yağdınız. Torbanızda bulunan tüm honurluluk örneklerini sergileyerek aleyhte kampanya yürütümce siz honurlu oldunuz, onlar honursuz oldular her halde.
Bir önceki seçimde baş müşavirler olarak teklif edip dayattığınız insanları yeteri kadar tanımada büyük öngörülü bir honurluluk örneği mi vermiştiniz. Aradan geçen sürede ne oldu da bu baş müşavirleri yerden yere vurdunuz. Bu durumda onlar mı honurlu örneği verdi yoksa siz mi honurluluk örneği verdiniz.
Neyse fazla uzatmayalım. Bu honur meselesi daha çook su götürür bakmayın sizin yandaşların honurluluk yakıştırmalarına. Yandaşların yakıştırmalarının hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.
Asıl mesele Büyük Türk milletinin gördüğü ve onun verdiği not dur ki siz bu milletten kırık not aldınız.
Durmuş saat bile günde iki kez doğru zamanı gösterir. Ama saat bozuktur, tamire ihtiyacı vardır.