Yozgat’a her yönden bakmaya çalıştım meslek hayatım boyunca.
Bir tek saat kulesi gölgesinden bakmaktan çekice duydum, uzak kaldım.
O gölgenin altında kaybolan yarınlarımızı düşününce bir üşüme gelir, bir titre alır her yanımı. Ve o gölgede üretilen siyaset modellerini, ticaret planlarını, ortaklıkları güvenilir bulmadım hiçbir zaman. Yalın geldi nedense ziyadesiyle tatsız, tuzsuz.
Güven olsa razıyım, bir de işin güdük kalan yanı var.
Her neyse, tarihi kulenin sadece şehre kattığı tarihi dokuya talip olmanın ne doğru bir karar olduğunu çok çabuk öğrendim, darısı büyüklerin başına.
Dün İzmir’den bakmıştık Yozgat’a ve Yozgatlılığa, bugün ki ikametgâh, dünyanın göz bebeği İstanbul.
İzmir ve İstanbul’da ciddi bir nüfus potansiyelimiz yok.
Yozgatlılık üzerinden ortaya konulacak ciddi bir birliktelikler oluşturmak şehirlerin büyüklükleri bakımından da biraz zahmetli geliyor.
Ankara’da bu iş daha kolay (gibi).
Ama Ankara’da da çokluk arasında yokluk yaşıyoruz (gibi).
Her neyse diyerek konuyu İstanbul ekseninden biraz daha detaylandırarak devam edelim isterseniz.
Yozgat’a farklı noktalardan bakabilmek dedik ya. İstanbul’da olmak, İzmir, Ankara veya Viyana…
Buralarda yaşamak, sürekli ikame etmek Yozgat’a bakış açınızda ne tür etkiler doğuruyor; memlekete ve insanına katkıları neler oluyor?
Biz bize yeterken çoklar arasında yokları yaşamanın manası ne olabilir!
Dün İzmir’den bugün de Yozgat’a ve Yozgatlılığa İstanbul’dan bakmaya çalıştım. Yozgatlılık özelinde yaptığım görüşmeler, sohbetler, derinlemesine analiz niteliğindeki istişareler. Giderek yayılan bir yelpazede kalbimizde taşıdığımız Yozgat’ı farklı diyarlardaki Yozgatlılarla paylaştıkça daha da bereketlendiğini ve güzelleştiğini görmek heyecan veriyor.
Dün sabahın ilk ışıkları ile kaleme almıştım yazımı şu an gece 01.18 ve İstanbul’a ayak basalı henüz 2 saat olmuş.
Bedeni yorgunluğun dışında bir iz kalmıyor geçen zamandan geriye. Onca görüşmenin arasında Yozgat ve Yozgatlılık adına serzenişte bulunan bir hemşerimize:
- Lütfen Yozgatlılık üzerinden şikayet talebi oluşturmayalım kendi dünyamızda. Olumsuzlukları sürekli tekrarladığımızdan mıdır bilinmez mekanlar anlamını yitiyor, nereden baktığımızı unutuyor, şikayetler üzerinden mutsuzlaşan Yozgatlılık oluşturuyoruz.
İstanbul’dan bakıyorsak Yozgat’a, Yozgat’takinin görmediğini de görmek zorunda değil miyiz? İdrak mekanizmamız herkesinkinden farklı ve detaylı işlemek zorunda değil mi? Konuşmanın ötesinde hareket kabiliyeti olan sonuçlar çıkmak zorunda değil mi?
Bu ve bunun gibi daha pek çok farklı bakış açısı.
Bakıyorum adama mürekkep yalamış, yurt dışı görmüş, makam, para ve ortam da görmüş Yozgat’a 30 yıl önce baktığı yerle şimdiki arasında zerre oynama olmamış.
E o halde gecenin bu vaktinde İstanbul’dan bakıyorsam Yozgat’a tüm yorgunluğuma inat daha net görmek zorunda değil miyim arkadaş.
O halde siz anladınız beni diyor sözü geceye emanet ediyorum.