Siyasetçiler bu işi sağlıklı yönetemiyor,
Ya da zengini daha zengin eden yeni ekonomi düzeninden siyasetçi de kazanıyor olabilir mi? Olabilir değil bal gibi oluyor.
İçinde bulunduğumuz düzende ekonominin çalkantılı, belirsiz ve de yağma düzeninden sadece avam kamarasındakiler mi kazançlı çıkıyor dersiniz.
Fırsatçılık dil, din, ırk, mezhep, yaş, sınıf gözetmeksizin şuan içinde bulunduğumuz durum ziyadesiyle yaşadığımız bir durum.
Hemen bir örnek.
Yozgat’ta elektronik ürünler satan ulusal bir market. Tam bir ay önce birkaç ayrı ürün sipariş ettik. Yozgat mağazasında bulunmadığı için farklı mağazaların stoklarından talep edildi.
Bir ay boyunca geldi gelecek oyalaması ile bekledikten sonra nihayet hafta başı ‘ürün geldi’ telefonu ile mağazaya gittik.
O günün şartlarında 14 bin lira civarında olan bir ürün Yozgat’a ulaştığında tam 24 bin lira olmuştu.
Şaşırdım ama inanamadım.
Zam bekliyordum, gecikmenin altında bir oyun olduğunu tahmin ediyordum ama soygun derecesinde olacağını inanın düşünmüyordum.
Adı kurumsallıkla anılan ve bugün yıl sonu indirimi yalanları ile televizyonlarda insanları kandırmaya çalışan firmalardan bir tanesi, bizim muhatap olduğumuz.
Elbette ki hakkımızı savunmaya çalışacağız. Sesimiz nereye kadar uzanırsa bu işin üstüne gideceğiz.
Şuan millet olarak sadece kötü yönetilen bir ekonominin ya da ekonomik savaşın değil, fırsattan nemalanmak isteyen soyguncu ve yağmacıların hedefindeyiz.
Bilginiz olsun istedim!
SİYASETTE KİM KİME REFRANS BİLEN VAR MI?
Yaşadığım şehrin siyasi ahvaline ve özellikle dününe baktığımda sorgulama ve denetleme mekanizmasının neredeyse hiç olmadığı gerçeği ile karşılaşıyorum.
Yaşadığımız siyasi gelişmelerde gösteriyor ki, kim kime siyasi anlamda referans olursa olsun ortaya çıkan kaybın, zararın sorumluluğunu almıyor.
Siyaset hızla kan kaybederken kayba neden olanlar, partisinin ve artık neredeyse yok hükmünde olan davasına verdiği zararı hesap etmiyor.
Bu işi bir ticarethane mantığı ile ele alın.
Özel sektör, bile bile zarar eder mi? Çalışmayan, hantal, üretmekten yoksun insanlarla çalışır mı? Çalışmaz.
Peki devlet, kamu kurumu ne yapar?
Çalışanı engeller, çalışmayana kademe atlatır.
Nasıl olsa hesap sorun yoktur, nasıl olsa her ay bankamatikten öyle veya böyle 4 haneli şifreyi yazdığında bir şeyler geliyordur ve en önemlisi hesap sorma makamı nasıl olsa yoktur.
Siyaset de aynı şekilde, nasıl olsa işler yürüyor, nasıl olsa tarafım belli gibi ‘nasıl olsalarla’ tıkanma noktasına gelen siyaset artık kusuyor.
Ne varsa çıkarıyor.
Ama hala taş gibi oturmuş, kalkmayan, nefes aldırmayanlar yüzünden yaşadığım şehrin siyaseti gibi bahtı da kararıyor.
AFİLLİ CÜMLELER VE BENİM BAŞKANIM
Yerel yönetimlerde son 2 yıla girdik.
Kimilerinde sessizlik kimilerinde ise hareket hakim. Kimilerinde de göstermelik hareketlilik.
Belediye başkanı ile sosyal medya fenomeni arasında gidip gelen belediye başkanlarımız var.
Sosyal medyada oluşturduğu renkli dünyanın gerçek dünyaya sirayet ettiği düşüncesi ile hareket ediyorlar ve onu da belediye başkanlığı, şehrül-eminlik olarak görüyorlar kendilerinden bile emin olamadıkları koltuklarında.