Önce, Kent konseyi nedir? Kent konseyi, kentteki önemli aktörleri bir araya getiren bir platformdur. Kamu kurumlarının, sivil toplumun, meslek örgütlerinin, siyasi partilerin ve muhtarların temsilcileri, kent konseyinde bir araya gelir. Kent konseyi, her türden farklılığa açık olarak bir kentin büyük buluşma arenasıdır. Kent konseyi dışlayıcı ve ayrıştırıcı olmak yerine, olabildiği kadar çok kapsayıcı olma ilkesine dayalıdır. Basitçe, kentlerin ortak akılla yönetilebilmesi adına o kentin bileşenlerinden ve paydaşlarından oluşan katılımcı bir danışma kurumudur.

İnternete yazın bakın, birçok şehirde sorunların çözüm kaynağı Kent Konseyi'dir.

Peki Yozgat?

***

Yozgat Kent Konseyi nasıl kuruldu, neler yaptı ve biranda nasıl kayboldu?

Hadi arşivleri açarak hatırlayalım...

Yozgat’ta kent konseyi ilk toplantısını 25 Ocak 2008 yılında yapmıştı. Tüm milletvekilleri ve şehrin bürokratları ile muhteşem olmuştu. Hatta sonraki süreçte de konseyin bir şey yapma gayretleri göze çarpıyordu. Bunlardan biri olan 30 Haziran 2008 tarihinde alınan 29 maddelik tavsiye kararı da basın mensuplarına gönderilmişti. Bu 29 maddenin içerisinde kaldırım ve yol işgali konusunun yer alması da şehrin sorunlarının ayrıntılı bir şekilde belirlendiğinin ilk işaretiydi…  Ama sonra yine ilk eleştirenlerden biri ben olmuştum. Çünkü tavsiye kararı pek dikkate alınmamıştı.

Sonraki süreçte konsey toplantıları yine devam etti. En son 2011 yılı olsa gerek. Yine basın mensuplarına tavsiye kararları gönderildi. Ki basın mensupları bari takipçisi olsun, dile getirsinler, belki oluşturulacak baskıyla hayata geçer düşüncesiyle. Bu da olmadı…

Son olarak da şehirde yaşayanların katılımını sağlamak ve görüşlerini almak için özel kutular yapıldı. Yanına ise şu not düşüldü. “Yozgat Kent Konseyi’nin bir görevi de sizlerden gelen dilek ve temennileri görüşerek karara bağlamaktır. Lütfen bizlere Yozgat'ta görmüş olduğunuz eksiklikleri, ‘daha iyi bir Yozgat için’ olması gerekenleri, iletin...”

2012 yılına geldiğimizde ise Kent Konseyi Başkanı Ünsal Allıoğlu’nun istifası ile karşılaşıyoruz. “Bizden sonra gelenlere oldukça verimli, derlenip, toparlanmış, kendine gelmiş bir Kent Konseyi bırakıyoruz” dedi.

Yozgat Kent Konseyi’nin ciddi, kurumsal yapısının oturduğunu ve Yozgat’ın her türlü meselesini kendi gündemine alan bir konsey haline getirdiklerini söyledi. Açıklamasının devamı aynen şöyle… “Yönetimde bulunduğum dönemde Yozgat’ta faaliyet gösteren bütün kamu kurumlarıyla ilişkilerimizi en üst seviyede tuttuk ve onları birçok konuda çözüm ortağı olarak gördük. Ayrıca sivil toplum kuruluşlarıyla olan ilişkimizi daha profesyonel anlamda kurmaya çalıştık. Onlardan gelen talep ve önerilere her zaman açık olduk. Resmi yazışmalar ve yüz yüze yaptığımız görüşmelerde onların görüşlerini gerekli mecralara ulaştırmak için elimizden geleni yaptık. Yozgat Kent Konseyi’ni il dışında ve ulusal seviyedeki platformlarda en iyi şekilde ve Yozgat’a yakışır seviyede temsil ettik. Bugün itibariyle genç arkadaşlara imkân sağlamak ve hizmet yarışına onlarında dâhil olmaları için Yozgat Kent Konseyi başkanlığını bırakıyorum” ifadelerini kullandı.

Ve o günden sonra kim başkan oldu? Ne zaman toplantı yapıldı? Bu kent konseyinde hangi kararlar alındı? Hangi kararlara çözüm üretildi? Bilinmiyor. Çünkü Ünsal Allıoğlu’dan sonraki süreç yok.

***

Bugüne dönelim...

Vali, belediye başkanı, rektör, emniyet müdürü, milli eğitim müdürü ve şehirde bulunan sivil toplum ve meslek örgütlerinin başkanları bir araya gelip, şehir ile ilgili görüşlerini sunsalardı, saatlerce şehirdeki sorunları masaya yatırıp açık açık kim ne yaptı ne yapmadı, tartışsalardı. Sonrasında ise görev dağılımı yapılıp, sorunlara çözüm kavuşturulana kadar takipçisi olunsaydı...

Yine bu konsey; şehrin, kısa, orta ve uzun vadede öyle bir yol haritası belirleseydi ki kim gelirse gelsin aynen yoluna kararlılıkla devam etseydi. Herkesin bir sorumluluğu olsaydı, basın olarak bizde bunları yazsaydık.

Kötü mü olurdu?

Bugün ki Yozgat bu şekilde olur muydu?

Birkaç kişinin sırtına yüklemeyle bu şehrin sorunları çözülmez.

***

Açık ve net bir ifadeyle...

4 yıl önce bu iş Belediye Başkanı Celal Köse'ye düşüyor diye yazmıştım. Bugün ise Kazım Arslan için yazıyorum.

Sorumluluğu paylaşmalıdır.

Kent konseyinin hayata geçmesiyle üzerindeki yük azalacaktır, sorunlar daha hızlı belirlenip görev dağılımı ile hızlı bir şekilde çözüme kavuşacaktır. Kamuoyunun beklentileri, talepleri kişiler değil de toplum bazında tespit edilmesiyle etkili bir belediyecilik yapma fırsatına sahip olacaktır.

Kent konsey aracılığı ile bu şehirde yaşayan herkes elini taşın altına sokmak, sorumluluğu almak ve üzerine düşeni yapmak zorunda kalacaktır. Yeter ki bir gayret olsun. Bakın o zaman değişim ne kadar hızlı gerçekleşiyor.