Odgurmuş (1): Sizin için Yozgat’lı diyorlar doğru mu?
Monşer-Usta (2): Nerden çıkartıyorsun, ben şu vilayetten bu vilayetten değilim. Ben ülkemin adamıyım. Ülkemin menfaatine olan her konuda söz söylerim. Ben her yerliyim.
Odgurmuş: Madem Yozgat’tan söz açıldı bu konuda da herhalde bir şeyler söylersiniz diye düşünüyorum.
Monşer-Usta: Elbette ben Yozgat’ı da bilirim, Yozgat dışında her yeri de bilirim.
Odgurmuş: Gördüğüm kadarıyla Yozgat muhalefeti de sanki sizden soruluyor.
Monşer-Usta: Elbet benden sorulur, nerede muhalefet var ben oradayım, ben herkesin karşısındayım. Muhalefet olmak elbette kolay bir iş değil. O yüzden, ben Yozgat Milletvekillerini de yakından takip ederim. Tabii ki takip ederim. Senelerdir Yozgat’tan milletvekili oldular. Yozgat için kim hangi çiviyi çaktı söyler misiniz?
Odgurmuş: Anladığım kadarıyla, Yozgat’ta da her konuya muhalefeti siz temsil ediyorsunuz. Şu meşhur taktiklerinizden biraz bahsetseniz de biz de faydalansak.
Monşer-Usta: Evet her zaman her yerde ve her durumda klasik solcular gibi muhalifim. Yozgat’la ilgili her konuyu sadece ben bilirim, Şarkısı, türküsü, şiiri, romanı, fıkrası, kültürü, tarihi, delisi, velisi, caddesi, sokağı, köyleri, kasabaları benden sorulur. Bakma sen arada sırada “eğriye eğri, doğruya doğru demek gerekir” dediğime. Ben ve benim gibiler her zaman ve diama eğriye eğri dediğimiz gibi, her doğruyu da ya görmezden gelir ya da onun mutlaka bir eğri tarafını buluruz.. Bazen derler ki; “Olumsuz şeyleri eleştirirken İyi ve güzel şeyleri de görmek lazım” bakma böyle dediğimize. O bir kere lafın gelişi olarak söylenir. Bizz, Menderes’e de, Demirel’e de, Özal’a da, Çiller’e de, Erdoğan’a, da karşıyız. Bunlardan memleket namına iyi bir icraat-hareket ben görmedim duymadım, Memleketin hayrına da bir çalışma beklemem.
Odgurmuş: Helal olsun (!) size. Bir çırpıda herkesi toplayıp bir torbaya doldurdunuz.
Monşer-usta: Gelelim Yozgat özeline. Söyle bakalım, Yozgat genellikle sağcı ve de gerici partilere oy desteği verdiği halde Yozgat için bu güne kadar ne yapıldı? Hani bir fabrika, hani bir tesis, hani bir üretim ünitesi. Ellerin Bakanları, Milletvekilleri kendi memleketleri için ne fedakârlıklar yapıyorlar. Tüm yatırımları, fabrikaları kendi bölgelerine kaydırıyorlar.
Odgurmuş: Yani diyorsunuz ki; Bizim vilayetimize gelmesi gereken yatırımlar başka illere kaydırılıyor.
Monşer-Usta: Evet öyle bizim seçtiklerimizin beceriksizlikleri yüzünden durum böyle oluyor. Bu halk zaten gericidir. Halkı da gerici, okumuşu da gerici. Beni seçseler ki bak Milletvekili bakan nasıl oluyormuş göstereyim onlara. Türkiye’nin tüm yatırımlarını getiririm Yozgat’a.
Ne o öyle? Tüm fabrikalar Bursa, Gemlik, Adapazarı, Manisa vs.de. Hiç kimsenin gözünün yaşına bakmam, fabrikanın yerinin “rantabl” olduğunu da hiç dikkate almadan getiririm Yozgat’a Tüm fabrikaları.
Yozgat’ta 10 bin kişi çalıştıracak 2 fabrika olsa, 20 bin Yozgatlı iş bulur geçimini sağlar gider. İşte çözüm. Bu konuyu bile düşünemiyorlar.
Odgurmuş: Ama devlet artık fabrika yapmıyor ki. Özel sektörün açtığı fabrikayı da nasıl ikna edip getireceksiniz. Ticaret ve ekonominin kendine göre kuralları vardır.
Neyse: Hani biraz şu meşhur muhalif olma taktiklerinizden bahsedecektiniz ne oldu konuyu nerelere taşıdınız.
Monşer-Usta: Demek benim fikir ve taktiklerimden yararlanmak istiyorsunuz.
Bir kere ve hiçbir zaman iş yapan, tayin yapan Yozgat’a bir çivi çakan bir kimseyi asla görmeyecek, görmezden geleceksin. Adam belki 10 çivi çakmıştır ama asla tek bir çivi çakmamıştır. Bakan olsun, Milletvekili olsun, onları her zaman “iş bilmez, iş yapamaz, işten anlamaz” olarak göstereceksin.
Bir mesele ileri süreceksin, Onu günlerce dilendireceksin. Bu meseleye yetkililerin, milletvekillerinin, bakanların hatta hükümetin dahi sahip çıkmasını onların ayağına gelip senden bilgi almasını ısrarla isteyecek ve bekleyeceksin. Belki onların haberi bile olmayacak ama sem ısrarla iddianda devam edecek ve ardından da milletvekillerini, bakanları suçlama için önemli bir konu bulmuş gibi bu kez de onları eleştireceksin. “Gelmediler, bakmadılar, ilgilenmediler, randevu vermediler, bizi çiçeklerle karşılamadılar. Altımıza araba tahsis etmediler. Bir paket çikolata yaptırıp ziyaretimize gelmediler, beni dinleselerdi şöyle olurdu, böyle olurdu”, hatta “Yozgat kurtulurdu” diyeceksin.
Sürekli itham edecek, sürekli eleştireceksin.
Mesela Lise Caddesi kaldırımlarında 2 renk taş kullanıldı diyelim. İşte sana eleştirecek bir konu, Şimdi sen başlayacak ve manşeti döşeyeceksin. “neden iki renk?, neden üç renk değil?, neden dört renk değil?, hatta neden 7 renk değil?” diye itham edeceksin. Belediye 7 renk yaptığı zamanda “olmuş mu şimdi bu, israf kardeşim, tek renk olsa insanlar yürüyemez miydi” diyeceksin. Konu mu yok. Eğer konu yoksa sen yeni konular icad edeceksin.
Seni okuyanlar, dinleyenler, takip edenler sanki Yozgat için bir şeyler istiyor ve bunun için çırpınıyor diyeceklerdir.
Hâlbuki daha düne kadar ne Yozgat, ne kaldırımlar, ne parklar senin umurunda bile değildi.
Senin iddian, bazen de çok saçma bir şey olabilir. Bu senin iddialarını tekrarlamalarına asla mani değildir. Sen olmadık şeyin, dolmadık barajın, gelmedik yol ve hizmetin, bilinmedik bilmecelerin takipçisi olacaksın.
Odgurmuş: Öyle şey olur mu? Olmamışı olmuş gibi, gelmemişi gelmiş gibi göstermek bize yakışmaz. Bunlar sizin muhalefetinizin incelikleri olabilir ama ben bunları asla tasvip etmem ve asla yapamam.
Monşer-Usta: Yaparsın, yaparsın. Önemli olan hedefe ulaşmak, bazı tabuları yıkmak değil mi. Elbette her yolu deneyecek ve karşıdakini yıpratacaksın.
Bak ve örnek al; Habertürk gazetesi yazarı Fatih Altaylı’ya kamuoyuna bilgi vermedikleri için yerli otomobil projesine sert eleştiriler yaparken, Yerli Otomobil CEO'su Gürcan Karakaş'ı da adeta yerden yere vurdu.
Senin lügatinde asla ve asla “iyi ve güzel” olmayacak. Yozgat için iyi bir şey demeyeceksin. “Yozgat öldü, Yozgat bitti, Yozgat gitti, Yozgat mahvoldu, Yozgat’ın sahibi yok, esnaf zor durumda, işyerleri kapanıyor.” diyeceksin. Yozgat’ın sahibi olsaydı, çevre iller uzaya giderken bizim şehrimiz kasaba görünümünde kalmazdı. Haksız mıyım?.
İdarede bulunanlar elbet her zaman hata yapacaklardır. İşte al sana malzeme. Hızlı tren gelecekmiş, arazi engebeliymiş, dağlar sert kayaymış bunlara asla inanma ve bunları ne duy ne de duyur.
Hızlı tren konusunda her zaman olumsuz cümleler kuracaksın. Yollar caddeler, sokaklar Altın ile kaplansa bile sen onu da eleştireceksin. Bazı mezbelelik yerler onarıldı tamir edildi, çarşı, park yapıldı gibi şeyleri görmeyeceksin. Bu gibi yerlerin dahi bir iki eksiğini bulacak, oralarda neden bizim için de bir köşe yapılmadı diye eleştireceksin.
Bakma sen dışarıdan gelip de “şehir çok değişmiş, Lise caddesi çok güzel olmuş, baya gelişmeler var” diyenlere. Onların hepsi ya yandaştır ya da senede bir gelip ya görüyorlar, ya görmüyorlardır. Sen içeride yaşayan birisi olarak her icraatın bir eleştirilecek yanını bulacaksın.
Bak büyük ağabeylerin edip, şair, yazar ve bilmem neler “aydın demek muhalefet demektir” demiyorlar mı? Sende aydın olacak ve ilk şart olarak da her şeye muhalif olacaksın.
Ve yine sen “Aydının kıblesi milletinin kıblesi ile aynı olmalıdır “ diyenleri ne duyacak ne de üstüne alınacaksın.
(1)- “Odgurmuş”: Kadim kitabımız Kutatgu Bilig’de “Kanaat-Akıbet” manasına gelen şahsiyet.
(2)-“Monşer-Usta”:“Batı özentisi içinde olan”, “cehaletinden rahatsız olmayan”, biraz sağcı, biraz solcu, biraz 1970’li yıllar ülkücüsü, biraz liberal, biraz Kemalist, biraz laik ve her halükarda halkını geri-sürü gören hayali bir şahsiyet