Rusya’nın geçen hafta başlatmış olduğu Ukrayna’ya dönük İşgal harekatı Ukrayna halkının ve ordusunun haklı direnişi sayesinde giderek ivme kaybediyor. Ukrayna ordusu ve halkı vatanını Rus işgal ordusuna karşı kahramanca savunurken Rus işgal ordusunun askeri açıdan küçümsediği Ukrayna karşısında düştüğü durum tüm özgür dünya halklarına umut verirken çağımızın Hitleri olma yönünde ilerleyen Putin gibi bir diktatörün sonunun yakın olduğuna işaret ediyor. 1945 yılından bu yana savaş görmeyen Avrupa coğrafyasına savaşı taşıyan Putin’in son hamlesi karşısında batılı tüm devletlerin yekvücut halde tepki göstermesi ve Rusya’ya dönük ağır ekonomik yaptırımları başlatmaları orta ve uzun vadede Rusya’nın ekonomik açıdan çok ağır kayıplara uğramasının önünü açacaktır.

Batılı ülkelerin Ukrayna’ya dönük silah sevkiyatına başlamaları ise Ukrayna’nın çok kısa bir zaman içinde Rusya için yeni bir Afganistan olmasının önünü açacaktır. Sovyetler Birliği için Afganistan İşgali nasıl ki sonun başlangıcı olmuş ise Rusya Federasyonu için de Ukrayna işgali Rusya Fe sonun başlangıcını oluşturacaktır. Rus saldırganlığının Ukrayna’da durdurulması ve geri püskürtülmesi diktatörlerden kurtulmak isteyen ve bunun için mücadele veren tüm halklara örnek teşkil edecektir. Rusya açısından ilerleyen her saat Rusya’nın aleyhine bir durum teşkil etmektedir. Rusya ya işgal harekatını sonlandırıp kendi sınırlarına çekilecek ya da Ukrayna bataklığında debelenmeye devam edecek ve debelendikçe de daha da dibe doğru batacaktır. Bu noktada Rusya’nın işgal girişiminin Avrupa’daki bir çok dengeyi önümüzdeki günlerde değiştireceğini öngörebiliriz.

Almanya bu yıldan itibaren 200 milyar avroluk bir savunma bütçesini yürürlüğe sokacağını ilan etmiş bulunuyor. Rus saldırganlığı karşısında Almanya silahlanırken Finlandiya ve İsveç gibi ülkelerin ilerleyen zaman içerisinde Nato üyesi olma ihtimalini de göz önünde bulundurmak durumundayız. Rus saldırganlığı karşısında birleşen batılı ülkeler ve Nato üyeleri Rusya’ya çok açık ve net bir birlik mesajı vermiş bulunuyorlar. Rusya batının Ukrayna konusunda bölüneceğini varsayarak yapmış olduğu hamle batıyı bölmek yerine birleştiren bir işlev görmüş gözüküyor. Bu süreçte daha önceki yazımızda da belirttiğimiz üzere Türkiye’nin takip etmesi gereken denge siyasetinin Türk hükümetince takip edildiğini söyleyebiliriz.

Türkiye Ukrayna’ya dönük her türlü insani yardım da bulunurken Rusya ile kurduğu ilişkilerde olabildiğince mesafeli ve dikkatli bir tutum takınmak durumunda. Türkiye bu süreçte Rusya ile ilişkilerini gözden geçirip önümüzdeki birkaç yıl içerisinde başta enerji ve gıda alanlarında son yıllarda oluşmuş olan bağımlılığı en aza indirmenin yollarını aramalıdır. Zira Batılı ülkeler Rusya’ya dönük ekonomik yaptırımlara önümüzdeki dönemde de devam edeceklerdir. Rusya’yı hedefleyen ve muhtemelen yıllarca sürecek olan ekonomik yaptırımlardan olabildiğince daha az etkilenmek adına şimdiden ülke olarak önümüzdeki en az 50 yılı hedefleyen planlamalar yapmak durumundayız. Türkiye komşuları ile barış içerisinde olan bölgesel istikrarın korunmasında başat rolü yeniden üstlenen bir ülkeye tekrardan dönüşebilir yeter ki demokratik değerleri ve uluslarası hukuk ilkelerini kendisine ilke edinebilsin. Ukrayna işgali dünya düzeninin yeniden demokratik değerler üzerine inşa edileceği bir dönemin kapısını aralayacaktır. Otokrat liderler ve onların sonu gelmez tehlikeli ihtirasları bu sefer tarihin doğru tarafında yer alan insanlık tarafından durdurulacağa benziyor. Ukrayna işgali tüm insanlığa savaşın vahşetini bir kez daha hatırlatırken barışın tüm insanlık adına ekmek ve su kadar aziz olduğunu hatırlatıyor.