Son dönemde neredeyse her yerde siyaset konuşur olduk. Hücrelerine kadar siyasi yaşayan bu millet peynir, ekmek, yağ, un, şeker kadar değerli görüyor siyaseti.
Baktığımızda önümüzdeki 15 ayda iki seçim yaşayacak ülkemiz.
Ve bu 15 ayda, ülkenin kaderini doğrudan etkileyecek kararların verileceği seçimlere şahitlik edeceğiz. Demokrasinin en önemli temel taşı olan seçim süreci milletin kararı ile geleceği belirleyecek tek unsur.
Peki sandıkta kaderini tayin edecek olan bu millet bu gün ne düşünüyor.
Belki de tüm siyasi partilerin merak ettiği sor bu, ‘Milletin zihnindeki tercih ne olacak?’
Eskiden anketler, şehirler, toplumsal yapı, yaş grupları gibi unsurlar seçim öncesi güçlü öngörü ve tahminler doğuruyordu. Günümüzde bu tür unsurların çok da belirleyici olmadığını görüyoruz.
Özellikle gençler, yaklaşan seçimler öncesi en fulü, tahmin yürütülemeyen cenahı oluşturuyor.
DEĞİŞİM ŞART AMA SANDIKTA AMA PARTİ İÇİNDE
Başta iktidar partisi AK Parti olmak üzere tüm siyasi partilerde bir değişim beklentisi hakim.
Ya seçmen sandıkta değişim yapacak ya da siyasi partiler seçim öncesi değişimi yaşamak zorunda olacak.
Zorundalıkları olan bir sürece girdik ve artık geri dönüşü de yok!
AK Parti üzerinden örneklendirerek konuşalım: hatırlayın metal yorgunluk tabirini. Özellikle partinin genel başkanı olarak Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, metal yorgunluk yaşayanlara mola vereceklerini, dinlenmeye çekeceklerini söylemişti.
Neredeyse 5 yıl önce AK Parti kendi içinde bir metal yorgunluk değişimi başlattı diyorduk ki, olmadı!
Yorulanları değil de bilakis parti içinde arkası olmayan, ya da partiye yorgunluk vermeyenlere mola verdirildi.
Ne gariptir ki, asıl değişmesi gerekenlerin makam dereceleri arttı, yorgunlukları ve verdikleri sorunlar arttı ama değişim yaşanmadı.
Diğer tüm siyasi partilerde de aynı durum yaşanıyor.
Siyasetin olmazsa olmazları elbette ki vardır. Ama o olmazsa olmaz kavramı asla insan üzerinde son nefese kadar yaşatılmamalıdır.
Sokaktaki vatandaş da artık biliyor ki siyasette değişim yaşanacak, yaşanmalı da.
Bu değişimi partiler kendi bünyesinde gerçekleştiremezse vatandaş bu kez sandıkta kararlı.
Kabristanlıklar da dahil her ortamda ‘siyaset nasıl gidiyor, hava nasıl’ soruları ile başlayan muhabbetin aradığı yanıt aslında bu dur efendim.
İnsanları tabulaştırmak, başarısızlıklarına, yorgunluklarına rağmen sahip çıkmak sandıktaki halk iradesini yok saymak değil midir?
BU BİR SİYASET HASTALIĞI
Mekanları cennet olsun Demirel, Özal, İnönü dönemlerinden bu güne bakın lütfen.
Hastalık o günden bu tarafa süregeliyor.
Ama yaşadığımız zaman o zaman ne de seçmen profili o seçmen profili.
Maçasına güvenen seçime bu ahvalle girer, sandıktaki değişimi görür.
Ama aklına ve milletin isteklerine kulak kabartan sandık öncesi değişimi yaşar güçlü bir halk iradesini yanına alır!
Zor mu?
Vallahi de zor değil billahi de.
İnsanlar çok şey istemiyor, sadece alışılagelmiş siyasetten ve gına getiren siyasetçilerden kurtulmak istiyor.
Siyaset denizinde derinliklere batmak istemiyorsanız ağırlıklardan kurtulun.
Vatandaş büyük bir kararlılıkla değişim istiyor.
Ya sandık öncesi ya da sandıkta.
Bana sorarsanız en acı vereni sandık!