Anadolu toprakları yaz güneşi ile bereketli yüzünün zirvesini sunuyor bizlere.

Gurbet çiçekleri bir taraftan memleket kokusu diğer taraftan Bozok Yaylası ile bir birine karışırken ortaya muhteşem biri hareket mekanizması çıkıyor.

Yozgat gibi diyar-ı gurbette mevcudiyetinden çok daha fazla nüfusu bulunan şehirlerin şehir olduğunu hissettikleri bir zaman dilimini yaşıyoruz.

Hareketli bir yaz gününde düğün sesleri yankılanıyor her bir yandan. Düğünler bir yandan mutlulukların paylaşıldığı geleneksel organizasyonlar olsa da aynı zamanda buluşmalara vesilesi de oluyor.

Bir de toplulukların katılımları ile şenlikler yaşanıyor Anadolu diyarlarında.

Yozgat da bu illerin başında geliyor şenlik bakımından.

ŞEN OLA YOZGAT!

Şenlikler aslında zaman, teknoloji ve zorlu hayat şartlarının unutturduğu paylaşma duygularını da pekiştiriyor, hatırlatıyor.

Şenlikler, sunduğu farklı atmosferle insanlara nefes alma ortamı da sağlıyor.

Ve Anadolu diyarları potansiyelini bir vesile şenliklerle duyuruyor tüm ülkeye hatta dünyaya.

Üslubuna uygun bir şekilde toplumun yapısına uygun şenlikleri her daim destekledim.

Mühim olan insanların cazibesini, dikkatini çekerken bunun yanında da toplumsal yapıya da uygun bir ortam hazırlamak. Yıllarca dikkat çekmekten kastı meşhur hatta mümkünse magazin yönü yüksek sanatçılarda aradık.

Mümkün mertebe gece hayatının bilmem neresinde yakalanmış ilişkileri olan insanları tercih ettik, olur da magazin basını o sanatçı ile Yozgat’ı da bir arada telaffuz eder umudu ile.

Umutlarını pamuk ipliğine hatta saman alevine bağlamış şenlikler (!) düzenledik yıllarca.

En güzel buzağı yarışmasının dahi böylesi bir amaçtan daha hayırlı ve faydalı olduğu gerçeğini geç anladık vesselam.

NEREDE BİZİM ÇOCUKLAR

Şenliklerde, festivallerde ünlü sanatçılarla insanımızı buluşturmak, sanatı ile anılan ulusal arenada yer bulmuş simaları görmek fevkalade güzel.

Ama bir güzellik daha var ki biz bu durumdan uzağız, eksiğiz.

Bizim çocuklarımız, Yozgatlı sanatçıları görmezden geliyoruz.

Önceki yıllarda birkaç ilçede laf ola beri gele türden Yozgatlı sanatçılar davet edildi. Mutlu olduk, kıyısından, köşesinden de olsa ortaya konulan niyeti takdir ettik.

Ama gördük ki, laf ola beri gele türünden davetlerdi bunlar.

Bu yıl da peş peşe şenlikler yapılıyor, nerde bizim sanatçılarımız, bizden olanlar, asıl yanlarında olmamız, sanatlarına kol kanat germemiz gereken isimler.

Bizim sanatçıları ne vakit hatırlarız diye soruyorum işte yanıtı, hayır işlerinde.

Hayrına, destek amaçlı, mümkünse ücret talep edilmeyen organizasyonlarda.

Hayra, destek organizasyonlarına da gelsinler ama onları hayra muhtaç edecek kadar görmezden gelmek, sanatçılarını ciddiye almamak, dikkate almamaktan bahsediyorum.

Hayra muhtaçlık kavramını detaylandırayım; elbette ki her biri sanatı ile Yozgat olmadan da ekmeğini kazanıyorlar, ama insan memleketinde, hemşehrilerinin huzurunda sahneye çıkmak istemez mi?

Hiçbirinin on binler, yüzbinlerce lira talebi olmadı.

Gönül umduğuna küser diyeceğim küsmüyorlar, gönül küsmüyor ama sahipsiz ve memleketinden uzak kalıyor.

Umut dünyasında gönül önce kendinden olana, asıl sevdiğine umut bağlar değil mi?

O halde neden gönlü memleketinden gelecek küçük bir davete bakan bu insanları görmezden geliyoruz?

Bizden olana sahip çıkmamakla suçladığımız biz kime sahip çıkıyoruz ki?

Sahip çıkmaktan kası insanın ağzına ekmek vermekle düşünenler yanılıyorlar. Bir dokunuş, bir hatır ve dahi hatırlanma tamamı?

Hülasa Anadolu’nun muhteşem şehri Yozgat’ta bizim çocuklar yine unutuldular hatırlanmadılar.

Vesselam yıllardır söylediğim bir hakiki türküyü bir nakarat daha söylemiş oldum sıcak yaz gününde anlayan anlar ama bilirim ki her zaman olduğu gibi yine havaya bakar!