Ahmet Nazım Kafaoğlu
Gördük ki bu bir seri yazımız kanunun hakim olmadığı bir devrin içinde ne kadar ağır Şayet içerisinde vazife yapmışız işte bu devirde dürüst ve namuskar hareket edenler hayatını kurtarmış, millet ve memleketine hizmet etmek imkanını sağlamıştır.
İbret verici bu yazılarımı Abant dağlarından dönerek yani ikinci Düzce isyanını uzun uzun yazmamın tek sebebi gelecek nesle ve kara günlerin nasıl ağır Şahit içerisinde cereyan ettiğini anlamak arzusundan doğmuştur.
Artık yolumuza devam edebiliriz. Unutmadınız ki Abant Yaylası’ndan Düzce ovasıı’na inmek üzere hareket eden iki kol yürüyüşe geçmişti.
Ben soldan hareket eden kumandan muavini hacı Vasfiye nin Müfrezesinde idim. Keşif ve karanlık bir orman içerisinde ilerliyorduk.
İkinci kuvayi Seyyare iki piyade taburu ile Takviye edilerek iki koldan Düzce Ovası’na inmek üzere hareket ettiğini bundan evvelki yazımda arz etmiştim.
Şark’tan hareket eden müfrezenin başında büyük vatanperver İbrahim Çolak önüne dikilen engelleri yıkarak Düzce ovasına inmiş.
Ovada ve Düzce dolaylarında akköprü adı ile anılan mevkide dört yüzü mütecaviz Abaza ve milliyeti meçhul, muhakkak Türk olmayan bir kuvvetle karşılaş yapılan Çetin bir müsa demeden sonra asillere 80 kadar maktül verdirerek Düzce kasabasına girmişti. İkinci kol iki hacı vasfi kumandaası olan bu müfreze karanlık bir ormana dalak keçi yollarından 1000 müşkülatla ilerleyerek derdin boğazına kadar ilerlemiş ise de karşısına dikilen abazaların mukavemeti ile karşılaş harekatını bekletmeye mecbur edilmişti
Şöyle ki üçüncü bölüğü idare eden zafer bey isminde genç bir subay emniyet tertibatı olarak yürüdüğü esnada Öncü olan Yozgatlı üç nefer abazaların birinci ateşi ile yere serilmişti.
Bu ellerden birisi halen tellallık yapan Kürt olup ikinci rahmetli Sami’nin Şevket ve üçüncü el Sükrü kuzucu idi.
İlk ateşle maneviyatı sıfıra inen müfreze olduğu yerde durdu.Bölümünden iki makinalı tüfekle üçüncü bölümü destekliyordum.Müfreze‘nin maneviyatını düzeltmek için iki makinalı tüfekle ateşe geçerek üçüncü bölüğü ilerlemeye ihbar ettim ise de ihbarımımın beyhudeliğini çok geçmeden öğrendim asker şaşkına dönmüştü.
Abazalar görünmüyordu. Orman çok sık ve keşifti. Müfreze‘nin sağa sola yayılmasına bir nevi çalılar imkan vermiyordu. Her taraftan ateş geliyor.
Kısmı küllüden haber almak imkanı bulamıyorduk. Vaziyet tehlikeli idi. Çünkü asker bir ay evvel 24 tümenin kumandanın rahmetli mahmut beyle beraber Müfren boğazında abazalar tarafından imha edildiğini öğrenmişti. Aynı akıbete duçar olacağımız endişesi herkesin kafasında yer tutmuştu.