Türkiye ve Türkiye’nin modernleşmesi konusunda pek çok ilim, fikir ve devlet adamımız kafa yormuş çeşitli değerlendirme ve yorumlarda bulunmuşlardır.
Türkiye ve Japonya aynı dönemde batılılaşma ve modernleşme yoluna girmişlerdi. Japonya’nın coğrafi durumu, dışarıdan hiç istila almamış olması, tarihinde ise kayda değer bir savaş yapmamış olması, orta sınıf yani “Samurai”lerin modernleşmeye katılması ve desteklemesi gibi pek çok sebep Japonya’nın başarılı olmasını sağlamıştır. Ayrıca Japon’lar takli yoluna gitmişler, sanayi ürünlerin taklit etmişlerdir.
Biz Türkler ise tarihimizden gelen İmparatorluk geleneği sebebi ile pek çok milletten ve pek çok din ve mezhepten insanları bir arada yaşatma ve onları idare etme geleneği sebebiyle Japonlar gibi yeknesak bir millet ve kültür oluşturmakta pek başarılı olamadık.
“Türkiye ile Japonya’nın modernleşmesinde birleştikleri ve ayrıldıkları noktalar ve sebepleri şu şekilde özetlendi: (1)
1-Evvela gerek Japon gerekse Türk kavimleri eski çağlardanbeti başka kültürleri benimsemekte yüksek kabiliyetlerini ispat etmişlerdir.
2-Her iki cemiyette modernleşme, Batılılaşma şeklinde anlaşılmıştır.
3-Bu hareketin başlangıçta esas amili her iki cemiyet için Batının tehdidi ve ona karşı cihazlanma ve direnme iradesi olmuştur.
4-Her iki cemiyette geleneksel kültür, batılılaşmaya karşı direnmiş ve engeller çıkarmıştır.
5-Modernleşme iradi, mecburi ve yukarıdan gelen bir mahiyet taşır. Her iki cemiyette program ve terbiye yoluyla modernleşmenin gerçekleştirilmesine çalışılmıştır. Seçkin aydın sınıfı modernleşmede esas rolü oynamıştır. Japonya’da bu gün dahi idare eden bir seçkin sınıftan bahsetmek mümkündür. Büyük şehirler modernleşmenin ilk merkezleridir.
6-Her iki cemiyette radikal hamleleri muhafazakâr aksülameller ve gerimeler takip eder.
7-Modernleşmede ilkin askeri teknik girmiş, merkezi devlet bu sayede her zamandan daha kuvvetli duruma gelerek feodalleri ve aracı sınıfları temizleyebilmiştir.
8-Her ik cemiyette Batı müesseselerini sadece kopya, hatalı girişler ve başarısızlıklar doğurmuş, düzeltmelere başvurulmuştur. Her iki cemiyette anayasa ve parlamento usulü devlet için muayyen ihtiyaçları karşılamak üzere kabul edilmiştir. Bunai idare edenler ön ayak olmuşlardır.
9-Fakat batılılaşmada Japonlar ilkin Alman İmparatorluğunu örnek tutmuşlar, sonra Anglosaksonlara dönmüşlerdir. Türkiye ise başta Fransa’yı örnek tutmuştur.
10-Japonya’da geleneksel değerler sistemi ve sembolleri muhafaza olunduğu halde Türkiye’de bunlar evvela tedricen sonra topyekün bertaraf edilmiştir. Japonya’da modernleşme geleneksel müesseselere ve sınıflara dayanmış, modernleşme eskiyi değiştirmek ve geliştirmek suretiyle gerçekleştirilmiştir. Türkiye’de ise eski müessese ve sınıflar bertaraf edilmiştir. İhtilal, modernleşmenin bir vasıtası sayılmıştır.
11-Din bakımından iki cemiyet birbirinden çok farklıdırlar. Bu ayrılık modernleşmede önemli değişiklik meydana getirmiştir. Japonya’da dinler teşkilatlanmış bir kuvvet değildir. Siyasi hayatı tabi hale getirmeğe çalışmaz. Konfüçyüs dini batılılaşmaya karşı cephe almamıştır. Yabancı kültüre karşı geleneksel kültürün bütün unsur ve sembollerini temsil etmek ve kişileştirmek iddiasında bulunmamıştır.
12-Japonya’da milli ve umumi terbiye ve okuyup yazma işi bundan kırk yıl önce tamamıyla halledilmiştir. Bugün Japonya'da yüksek tahsil görenlerin ve gazete okuyanların batı cemiyetlerindekinden yüksektir. Türkiye’de halkı okutmak programı ancak Cumhuriyetle uygulama safhasına girebilmiştir.
13-Japonlar başka dilleri öğrenmeye mecbur kalmadan Batı dünyasının büyük fikri ve edebi mahsullerini kendi dilinde okumak imkânını bulmuştur. Japon dili işlenmiş ve yüksek bir kültür dili haline getirilmiştir.
14-Japonya ve Türkiye’de endüstri ilkin devlet teşebbüsüyle başlamış, fakat Japonya’da özel teşebbüs erkenden hâkim duruma gelmiştir. Japonya sermaye ve hammadde kaynakları itibariyle 19. Asırda Türkiye’den geri idi. Fakat Japonya’da kapitülasyonlar daha erken bertaraf edilmiş, sanayi Japonların elinde Japon parası ile kurulmuştur. Bilhassa köylü tasarrufları bankalar ve korperasyon sistemi ile sanayi desteklenmiştir. Milliyetçi Samurai (küçük zadegân) sınıfı ıslahat hareketlerinde çalışkan, kanaatkâr, milliyetçi bürokratlar olarak büyük rol oynadıkları gibi iktisadi teşebbüslerde de önder olmuşlardır. Türkiye’de ise kapitülasyonlar ancak 1923 de kaldırılabilmiş, imparatorluk devrinde kapitülasyonların himaye ettiği gayrimüslimler yanında bir Türk müteşebbis sınıfı çok geç meydana gelebilmiştir. Bununla beraber her iki cemiyette iktisadi planlama çok yeni şeylerdir. Japonlar teknoloji sahasında taklit safhasını aşmış olup teknik buluşların temeli olan ilmi zihniyet ve müesseselere sahip olmuşlardır. Sanayi için geniş Pazar sağlamışlardır. Japonya’da halkın zenginleşmesi hürriyet ve hukuki garantiler fikrini desteklemiştir. Japonya’da bugün şahıs başına gelir Türkiye’dekinin iki mislidir. Japonya’da şehirlerde yaşayanlar nüfusun yüzde 66’sını teşkil eder.
Japonya’nın modernleşmede neden daha başarılı olduğu noktası üzerinde de durulmuştur:
1-Japonya modernleşme çağına girdiği zaman 1868 de dil ve kültür birliğine ulaşmış milli bir devlet karakterine sahipti. Türkiye’de bu ancak 1923’ten sonra gerçekleşmiştir.
2-Japonya geleneksel sosyal sınıflar modernleşmeye yardım etmişlerdir. Samurai’ler ıslahat devrinin yapıcıları olmuşlardır.
3-Japonya erkenden milli bir devlet olduğu halde Türkiye İmparatorluk uğruna milli bir siyaset güdememiş, yıkıcı savaşlara girmiştir. Buna karşılık Japonya, son harbe kadar hiçbir zaman istila görmemiş, enerjisini iç modernleşme gayretlerine teksif edebilmiştir. I. Dünya harbinde ise Japonya galip devletler safında bulunmuştur.
4-Coğrafi durumu da Japonya’ya daha elverişli şartlar hazırlamıştır. Denizlerle çevrili olması, adalardan mürekkep olması istilalardan korunmasına yardım etmiş, kolay ulaştırma milli birliği ve sosyal ve ekonomik temas ve hareketliliği sağlamıştır.” Halil İnalcık.