Anneler gününüz kutlu olsun Bozok Yaylası’nın nadide çiçekleri.
Bütün annelerin Anneler Günü kutlu olsun.
Bizim annelerimiz, üşüdüysek ateş, üzerimize yorgan, ağladıysak ipek mendil, susadıysak buz gibi su, acıktıysak eğer, katık oldu, aş oldu, ekmek oldular. Yoktan var etmeyi , azı çok etmeyi bildiler. Buram buram Anadolu, Bozok yaylası kokan, elleri öpülesi vefakâr cefakâr, gözüpek Yozgat kadını, Yozgat annesi. Sizin gibi anneler için tek bir gün anneler günü olarak kutlanırsa acımasızlık olur, ama Yozgat evladı da annesini sadece yılda bir gün hatırlayan evlat değildir, vefalıdır, hatır, gönül bilir, korur kollar.
Soğuk kış günlerinde okula aç gitmeyeyim diye, sabah erkenden uyanıp kahvaltıya patates kızartan annem. Sınıfla birlikte pikniğe gideceğim zaman, arkadaşlara mahcup olmayım diye tatlı, tuzlu kurabiyeler, kuru köfteler yapar, yumurta haşlar mevsim meyvelerinden sepetime doldurur, yanımdaki arkadaşlarıma da verebilmem için fazla fazla koyardı. Piknik yapılacağı haber verildi mi beni, tatlı bir heyecan alırdı günler öncesinden uyku tutmazdı. Ya Hacı Eyüp’lerin bahçesinde, ya da çamlığın eteklerine bütün okul sıraya dizilir, ellerimizle yiyecek sepeti ,yanlarımızda öğretmenlerimiz, yürüyerek çamlığın eteklerine gelirdik. Anne kokan yiyecekleri açar, eğlencenin oyunun doruklarına ulaşır, akşama doğru tatlı bir yorgunluk, Yüreğimizde ömür boyu unutamayacağımız güzel bir günün izleriyle evin yolunu tutardık.
Çamaşırlarımızı topladığı çalı çırpları yakarak ısıttığı suyuyla yıkar, çoraplarımızı ellerinde birer birer çiftlerdi hakkını ödeyemeyeceğimiz analarımız. Kocaman küpeli kazanlarda kaynattığı beyaz çamaşırlar, mis gibi kokar, pencere önlerinde teneke kutulara ektiği rengârenk çiçeklerin kokusu, yıkadığı bembeyaz çamaşırlar, her gün silip süpürdüğü evler Insanın içini rahatlatır, huzur verirdi…
İnsan büyüdükçe anlıyor ki,bizim annelerimiz doğal hijyen kaynağı olmalılar, hepimizin sağlığı yerinde şükürler olsun..turp gibiyiz..
Bulama çorbası yapıp, sobanın üzerinde yaktığı naneyi üzerine döker, belki ömür boyu burnunun direğini sızlatacak bu koku hafızandan asla silinmez. Biz hiçbir zaman ütüsüz kıyafet giymedik, pazartesi sabahı siyah önlük, elleriyle ördüğü kolalı beyaz dantel yaka yatağımın yanında hazır olurdu.
Elleri öpülesi Yozgat annesinin yaptıkları, özverisi,fedakârlıkları sayfalarca yazsak yine de bitmez. En önemlisi kendileri yeteri kadar eğitim almamış, belki de okuma yazma bile bilmiyorlardı. Evet, anneme okuyup yazmayıp ben öğretmiştim. Ama eğitim aşkını, edep, terbiye, saygı, görgü kurallarını, hayatın zorluklarıyla nasıl mücadele edileceğini bize onlar öğretti. İnanın düşününce şaşkınlığımı gizleyemiyorum, o kadar kaliteli ve başarılara imzalar atmış, kendini bir çok konuda kanıtlamış ve bu başarılı evlatları bu anneler nasıl yetiştirdi, nasıl altından kalktı bu kadar ağır yükün, o zor şartlar altında, yoklukla fakirlikle olumsuzluklarla savaşarak, anlamakta zorlanıyorum..
Sofrada mutlaka birkaç çeşit yemek bulundurur, sofrayı zenginleştirmek için elinden geleni yapar. Bir gün yeşil salata yaptıysa, ertesi gün patates ertesi gün fasülye ertesi gün patlıcan piyazı yapar, yufka ekmekle bir gün içli bir gün
omaç bir günde gevretir çökelekle dürüm yapardı. Herkesin tabağına bir parça et koyar kendi tabağındaki eti benim tabağıma koyardı. Neden koydun dediğim zaman bir bahane uydururdu. Hasta olup okula gidemediğim günlerde, şehriye çorbası yapar, sobayı gürül gürül yakar, babaannemin baş köşedeki somyasına yatak yapıp yatırırdı. Eskiden Salı pazarından gelen, portakal elmalar buzdolabına koyulmaz evin soğuk köşelerinde muhafaza edilirdi. Meyvelerden gelen mis kokunun verdiği hazzın tarifini yapamıyorum. Bu meyvelerden tabak hazırlayıp, ıhlamur kaynatır , dualar eder, üzerime örttüğü köpüme saten Yorganı iyice vücuduma sardıktan sonra, pencereleri açar evi havalandırır radyoda polis radyosundan şarkılar dinleyip bir yandan mırıldanarak etrafımda dönerdi.. ben artık hasta olmak istemiyorum!!!! Çünkü annem yanımda değil….
Anneler gününüz kutlu olsun ey kutsal varlıklar..
ANALARIMIZ !!!