Babamla, Şükrü amcam İstanbul’dan gelmişler, Kapalıçarşı’da toplanmıştık.
Konu komşu da bizimkilere “hoş geldin” e geliyorlardı.
Ahmet Uçar ve Oğuz Güçlü abiler de gelenler arasındaydı.
Epey bir hasbihâlden sonra bir ara Ahmet abi amcama,
“Yılmaz, Müftü efendiyle bir işim var. Evine bir telefon açalım da görüşeyim.” dedi. Amcam,
“Tabii ki… Numarası kaç?” der demez, Oğuz abi numarayı verdi.
“Yirmi dört doksan.” dedi ve çıktı, gitti.
Yılmaz amcam numarayı çevirdi, ahizeyi Ahmet abiye verdi.
“Efendim iyi günler, rahatsız ediyorum, Müftü efendiyle görüşebilir miyim?”
Cevap; “ Ne Müftüsü, ne efendisi lan! Umumhane burası!”
Gene yapacağını yapmıştı Oğuz abi…
***
Berber Cemal (Yeniay) Ağabey nazik, kibar, efendi bir esnaftı.
Tol Çarşı’daki dükkanının bodrum katında çok güzel limon kolonyası üretirdi.
Kolonyasını methetmeye bir başladı mı elinden kurtulamazdınız.
Farah Diba’ya bile kolonya gönderdiğini söylerdi.
Oğuz abimde mazarratlık biter mi! Bir gün açar telefonu Berber Cemal’e,
“Ben İş Bankası Müdürü bilmem kim. Sizin kolonyalarınızı çok methettiler.
Bize yirmi litre kadar kolonya getirebilir misiniz.”
“Hay hay! Baş üstüne sayın müdürüm, emriniz olur.
Benim kolonyalarım şöyledir, böyledir. Derhal getiriyorum efendim.”
Yüklenir yirmi litre kolonyayı, gider İş Bankasına, müdürün yanına,
“Emrettiğiniz kolonyaları getirdim efendim.” Müdür şaşırır tabii!
“Ne kolonyası kardeşim?”
“Telefonla ısmarıç verdiniz ya efendim.”
“Bir yanlışlık var! Biz kolonya filan istemedik.”
Çaresiz bidonları yüklenir çıkar bankadan…
Tabii gelip giderken de, Oğuz abinin köşeden geçecektir, Oğuz abi takiptedir, önüne geçer.
“Hayrola Cemal abi, nereden geliyorsun böyle nefes nefese?”
Saf saf anlatır garibim ve yürür gider dükkanına kan ter içinde.
Bir müddet sonra telefonu gene çalar,
“Cemal Bey?”
“Benim efendim buyurun?”
“Kardeşim ne oldu bizim kolonya? Getirmediniz.”
“Efendim getirdim. Siz geri çevirdiniz ya?”
“Nasıl olur? Biz burada bir saattir bekliyoruz, gelen giden yok!”
“Efendim İş bankasına getirin dediniz getirdim!”
“Ne İş Bankası Cemal Bey! İşçi Bulma Kurumuna getirecektiniz!”
“Öyle mi efendim? Yanlış anlamışım demek ki. Derhal getiriyorum!”
Gene yüklenir bidonları, götürür kuruma ve gene hüsrana uğramış halde döner dükkanına…