Necmettin Hacıeminoğlu konuşuyor:
“İdealler nasıl insanları hayata bağlarsa, milliyetçilik duygusu da fertleri, öyle, milletlerine bağlar. İdealler insanın hayatına mana vermek, enerji ve kabiliyetlerini değerlendirebilmek için nasıl ilk gençlik çağında elde edilirse, milliyetçilik duygusu da, öyle, fertlere ta çocukluk yıllarında aşılanmalıdır. Çünkü milliyetçilik iman kuvvetinde bir duygudur. İdeal ölçüsünde bir gayrettir. Dini inanç değerinde bir yoldur. Bu bakımdan fertlere milli şuur ne kadar küçük yaştan itibaren aşılanırsa, o kadar sağlam, kuvvetli ve köklü olur. Ferdin bütün hayatını sarar. Bütün hareketlerine tesir eder, yön verir. Ona rehber olur, ışık olur, kuvvet kaynağı olur.”
Bu sözler ünlü fikir ve dava adamımız olan Prof. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu’na ait. İnsanlara milli şuuru çok küçük yaşta vermek gerekiyor. Biz Ocaklarda bu şuuru vermeye çok çalıştık ve pek çok arkadaşımız bu şuurla yetişti. Ocaklarla pek ilgisi olmayan, arada sırada gelip geçen, geçerken pencereden bakan insanlar ise ileri hayatlarında oradan oraya savruldular. Ocaklarda verilen ve alınan şuurun dışında fikirler edindiler. O fikirleri gerçek sandılar ve hala da Türk milletinin hayrına bir iş yapamıyorlar. Neden? Çünkü milli şuuru pek alamamışlar. İleri yaşlarda ise ne yazık ki milli şuur alınamıyor.
“Milliyetçilik şuurunun uyandırılmasına, çocukluk yıllarında, en geç ilkokul çağında başlanmalıdır. Evde anne-baba, çok küçük dozlarda olmak üzere, milli masallar, destanlar ve efsaneler anlatmak suretiyle çocuğunun zihnine Türklük mefhumunu işlemelidirler. Çocuk daha o yaşta iken, kendisinin Türk olduğunu, çok eski yıllarda yaşamış destan kahramanlarının soyundan geldiğini bir masal havası içinde duymalıdır. Onlara hayran olmalı, onları sevmelidir. Kendine güveni bu sayede gelişmeli ve artmalıdır.”
Demek oluyor ki ailede başlaması gereken milli duygu ve şuurların alınmadı İlkokulda da pekiştirilmesi gerkiyor. Ailede alınamayan milli şuur için henüz zaman geçmiş olmuyor. 6 yaşınde ellerine teslim ettiğimiz öğretmenlerimiz ve okullarımız bu görevi bihakkın yerine getirirse dün ve bu gün problem olarak gördüğümüz şeyleri görme ihtimalimiz elbette zayıflayacaktır.
“Oyunların konusu bile milli tarihe ait menkıbeler, hikâyeler teşkil etmelidir. Bebeğinin, oyuncağının, silahının veya atının adı Türk hayatından, Türk geleneğinden alınmalıdır. Yaratıcı çocuk muhayyilesi bu yönde çalışmalıdır. Kendisine iyi alışkanlıklar kazandırılırken, güzel sözler öğretilirken Türklükle bunlar arasında irtibatlar kurulmalıdır. Türk çocuğu olduğu için iyiden, güzelden, doğrudan yana olması gerektiği söylenmelidir. Türk sıfatını daima müsbet hareketlerle bir arada duymalıdır. İkisi arasında tabii bir yakınlık, bir münasebet olduğunu sezmelidir. Ancak bütün bunlar belli bir ölçüye göre, yerinde ve zamanında verilmelidir. İnandırmayacak şekilde mübalağalı olmamalı. Bıktıracak derecede tekrar edilmemelidir….”
Hacıeminoğlu Hoca’ya göre evde verilmeye çalışılan milli şuur verici uygulamalar, çocuğun anlayacağı şekilde ve Türk olduğunu hissettirici şekilde olmalıdır. Çocuğa verilmesi gereken iyi ve güzel duyguların Türklükle irtibatlandırılması gerekiyor.
“Evde atılan bu temelin okulda daha sağlam bir şekilde geliştirilip, şuurlu hale sokulması lazımdır. Çocuğun muhayyilesindeki hayali izlenimler, bilgilerle zenginleştirilen gerçekler mertebesine yükseltilmelidir. Milli tarihle, milli genelek, ahlak ve hayatla ilgili konular ders havası içinde değil, tam bir tabilikle öğretilmelidir….. Eğer henüz kendi milli benliğinin şuuruna varmadan çocuğa insanlık sevgisinden bahsedilirse, onda sonradan milliyetçilik duygusu, uyandırmak güçleşir. Belirli yaşı geçince, çocukta bazı inançlar teşekkül etmiş bulunur. Ondan sonra söylenenler artık fazla tesir etmez. Yapmacıkmış gibi gelir. Her konuda olduğu gibi bu konuda da hususiden umumiye doğru gidilmelidir. Önce millet sevgisi aşılamak suretiyle insan sevgisi. Aksi şekilde hareket edilirse, yani önce insanlık sevgisinden başlanırsa bunun arkasından millet sevgisine dönülemez. Yani şuurlu ve kuvvetli bir sevgi olan milliyetçilik duygusuna geçilemez….”
Son zamanlarda da olduğu gibi, insanlar birbirleri ile konuşurlarken veya birine nasihat ederlerken “insan ol, adam ol” derler. İyi bir temenni gibi duruyor. Tabii ki kimse aksini idda edemez. İnsan olmak kötü bir şey değildir ama bir de insanın içinde bir ruh olmalı ki o ruhla hareket etmeli. Batı, insanına bu ruhu çeşitli şekillerde verirken biz ise batı özentisi içinde olduğumuz için çocuklarımız için hikâye kitabı alırken batıdan tercüme edilen çocuk kitaplarına daha çok rağbet ediyoruz. Ayrıca televizyonda gösterilen çocuk filmlerinde de yine batının kahramanlarını çocuklarımıza öğretiyoruz. Batı klasikleri ve çocuk hikâye kitapları ve masalları ile çocuklarımıza milli şuur verilmesi pek de mümkün görülmüyor.
“Okul çağında verilen milli şuur, tek taraflı olmamalıdır. Çocuğun birçok dugularına birden hitap edilmelidir. Tarih dersinde, gerçeklerden uzak olmayan milli tarih okutulmalıdır. Coğrafya dersinde Türk vatanlarının maddi ve manevi zenginlikleri tanıtılmalı, böyle bir vatanı sevmenin biraz da zaruri ve normal olduğu belirtilmelidir. Tarihi hadiseler ile coğrafi mekân arasında sıkı bir münasebet kurularak, vatan bütünlüğüne ulaşmak icab eder.”
Çocuğun milli şuur alabilmesi için tarih dersleri ve coğrafya dersleri de ayrıca önem arzediyor. Bu gibi konulara önem veren öğretmenler inşallah bulunur.
“…Milletine ait bütün değerleri böyle ayrı ayrı görüp tanıyan çocuk, sonunda kendiliğinden bir Türklük fikrine varacaktır. Bu, onu tabii bir hava içinde milliyetçilik şuuruna ulaştırır. Türklüğe bağlanmasını, Türklükle övünmesini sağlar, milletine ve milli değerlerine sahip çıkar.”
Görüldüğü gibi milli şuurun çocuğa verilmesinin yolları büyük fikir adamımız olan Prof. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu tarafından bu şekilde dile getirilmiş. Çocuklarımızı eğitmekle ve hayata hazırlamakla görevli aileler ve öğretmenler dileriz dikkate alırlar.