Türkiye-Yunanistan ilişkileri tarih boyunca inişli çıkışlı bir seyir takip etmiştir. Yunanistan’nın 1830 yılında Osmanlı İmparatorluğundan koparak bağımsız bir devlet haline gelmesi ve sonraki 90 yıl boyunca yayılmacı megali idea düşüncesi doğrultusunda büyük Yunanistan’ı kurma hayali 9 Eylül 1922 ‘de Türk ordusunun İzmir’e girmesi ve son Yunan ordusu birliklerinin 18 Eylül’de Ayvalık’tan çekilip gitmesi sonucunda tarihe karışmış oldu. Cumhuriyet döneminde 1930’lardan itibaren gelişen ve iyileşen ilişkiler 1950’li yılların ortalarından itibaren Kıbrıs meselesinin gölgesinde kalmış ve iki ülke arasındaki ilişkiler 1974 yılına gergin bir seyir takip etmiştir. 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sonrasında ada’da oluşan yeni durum sonrasında Türk- Yunan ilişkileri daha çok diplomasi temelli bir zeminde ilerlemiştir. Türkiye ve Yunanistan’nın askeri açıdan karşı karşıya geldiği son olay ise 1996 yılında cereyan eden Kardak kayalıkları meselesi olmuştur.

Bu son olayda askeri bir çatışmaya varmadan diplomasi kanalları kullanılarak çözümlenebilmiştir. Türk- Yunan ilişkileri söz konusu olduğunda başta Kıbrıs meselesi olmak üzere bir takım sorunlar her daim ikili ilişkileri meşgul etmiştir. Bunlar adaların silahlandırılması, Kıta sahanlığı meselesi, Fır hattı meselesi, Ege denizinde bulunan kayalıkların statüsü meselesi ve son yıllarda da Akdeniz’de çıkarılacak olan doğalgaz kaynaklarına dönük paylaşım meseleleri gelmektedir. Yukarıda ana başlıklar halinde özetlemeye çalıştığımız sorunların hiç biri bugünden yarına çözülebilecek meseleler değildir. Nitekim Kıbrıs meselesine dair konuları Yunanistan ile nerdeyse 70 yıldan beri müzakere etmekteyiz. Yunanistan ile ikili ilişkileri diplomasi zemininde yürütmek son derece önemli olmakla birlikte hem Yunanistan’nın hem de Türkiye’nin dış politika söz konusu olduğunda dış politika meselelerinin iç politika malzemesi yapıldığını görmekteyiz.

Yunanistan hükümetleri ve politikacıları askeri harcamalarını meşrulaştırmak adına her koşulda Türk korkusunu kullanmışlardır. Bugün Yunanistan ekonomik açıdan pek çok sorunu olmasına rağmen başta ABD ve Fransa gibi ülkelerden onlarca milyar dolarlık silah satın almaya devam etmektedir. Yunanistan sadece silah satın almamakta; Dedeağaç başta olmak üzere 9 adet noktada Amerikan üslerinin kurulmasına izin vermektedir. ABD’nin bu derece askeri yardımını ve korumasını alan Yunanlı politikacılar ve Yunan hükümeti Türkiye ile askeri bir çatışma olasılığını dillendirebilmektedir. Aynı şekilde Türkiye’de ege ‘de var olan sorunlar sebebiyle silahlanmaya devam etmekte ve Yunanistan tehlikesi Türk iç politikasında milliyetçi duyguları körüklemek adına en az son 70 yıldır kullanılmaktadır. Bugün için ise hem Türkiye hem de Yunanistan açısından savaş olasılığının dile getirilmesi her iki ülke ve dünya barışı adına büyük bir tehdittir. Hali hazırda Rusya’nın Ukrayna işgali ile başlayan savaş devam ederken bir de bunun üstüne iki NATO üyesinin Ege’de birbirine girmesi tüm bölgeyi ateşe atacaktır.

Yunanistan böyle bir savaş olasılığı durumunda Avrupa Birliğinin yanında olacağını düşünse de bu pek mümkün değildir. Zira Avrupa Birliğinin bir ordusu yoktur ve askeri açıdan ABD’nin korumasına muhtaç bir birliktir. Yunanistan son dönemde Fransa ile askeri ilişkilerini ilerletmiş ve bir takım askeri antlaşmalar yapmıştır. Olası bir Türk- Yunan savaşında Fransa’nın böyle bir savaşa müdahil olması mümkün değildir. Zira Fransız halkı böyle bir savaşa müdahil olunmasına asla yeşil ışık yakmayacaktır. Üçüncü olarak Yunanistan ABD’nin kendisinin yanında Türkiye’ye dönük bir hamle yapacağını düşünmektedir fakat bu düşüncede boştur zira ABD kendi askerlerini asla Türkiye’ye karşı olan bir savaşta sahaya sürmez. Ayrıca ABD’nin Yunanistan’nın yanında Türkiye’ye karşı müdahil olması NATO’nun güneybatı hattının tamamen çökmesi anlamına gelecektir. Olası bir Türk- Yunan savaşından en karlı çıkacak olan Rusya olacağı için ABD her koşulda bir Türk- Yunan savaşının gerçekleşmesini istemeyecektir. Nitekim 1996’da Kardak kayalıkları meselesinde ABD her iki tarafa da diplomatik baskı uygulamış ve bir Türk- Yunan savaşının çıkmasının önüne geçmiştir. Bugün gelinen noktada Ege’de bir Türk- Yunan savaşının çıkması yukarıda özetlemeye çalıştığım hususlar doğrultusunda pek mümkün gözükmemektedir. Yunanistan her ne kadar milyarca dolarlık askeri teçhizat almış olsa da Türkiye gibi Nato’nun ikinci en büyük ordusu ile karşı karşıya gelmesi askeri açıdan Yunanistan’ı hayli zorlayacaktır. Bütün bu analizler sonrasında her iki ülke açısından da gerilimin azaltılması ve meselelerin diplomasi yoluyla çözümlenmesine çalışılmalıdır. Unutulmalıdır ki olası bir Türk – Yunan savaşında hem Türkiye hem de Yunanistan çok ağır maddi ve manevi kayıplar yaşayacaktır. Bu kayıpların telafisi de maalesef mümkün olmayacaktır. Gelecek nesillere barış içerisinde yaşayan bir ülke ve dünya borçluyuz. Bu doğrultuda herkesin kaybedeceği bir savaşı kışkırtmak yerine sağ duyulu hareket etmek ve diplomasiyi öncelemek öncelikle hem Türk hem hem de Yunan halkının çıkarına olacaktır. Unutulmamalıdır ki savaşları politikacılar çıkarır fakat kaybedenler daima halklardır.