Dünya hızla ısınıyor ve insanoğlu tarafından oluşturulan iklim krizi giderek insanoğlunu kendi sonuna her geçen yıl bir adım daha yaklaştırıyor. Dünya’da ve ülkemizde yükselen çevreci hareket dünya liderlerini ve hükümetlerini harekete geçmeye çağırmaya devam ediyor. Bizler ülkemizde Termik santralleri konuşurken dünya giderek bir başka kavramı tartışıyor: Yeşil yeni Düzen. Geçen hafta içerisinde Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen Avrupa Birliği ülkeleri için Yeşil Yeni Düzen Belgesini yayınladı. Ursula Von Der Leyen bu konuda yaptığı konuşmada:” “Avrupa Yeşil Düzeni aldığından fazlasını veren, yeni büyüme stratejimiz. Yeşil Düzen belgesi, daha sağlıklı bir hayat ve şirketlerin daha yenilikçi olması için yaşam, çalışma, üretim ve tüketim şekillerimizi nasıl dönüştüreceğimizi gösteriyor. İlk adımı hızlı bir şekilde atarak ekonomimizin küresel bir lider olmasına yardım edebiliriz. Gezegen ve üzerindeki yaşam adına; Avrupa’nın doğal mirası, biyoçeşitliliği, ormanları ve denizlerimiz adına başarılı olma konusuna kararlıyız. Dünyanın geri kalanına nasıl sürdürülebilir ve rekabetçi olunacağını göstererek, diğer ülkeleri bizimle beraber harekete geçmeleri konusunda ikna edebiliriz.” diyerek AB ülkelerinin bu konuda kararlı bir biçimde hareket edeceğini vurguladı. Yeşil Yeni Düzen kavramı tüm ekonomik faaliyetlerin çevre temelli bir biçimde dönüşmesini hedefliyor. Üretim biçiminden tüketim biçimine her alanda yepyeni bir düzen getirmeyi çevreye zarar veren tüm unsurları ortadan kaldırmayı hedefliyor. Bu noktada Avrupa Birliği ülkeleri 2050 yılına gelindiğinde sıfır emisyon hedefine ulaşmayı Yeşil Yeni Düzen Belgesinde ortaya koyuyorlar. AB’de var olan Yeşil Yeni düzen kurma hedefi Amerika Birleşik Devletlerin de de çoktan tartışılan bir kavrama dönüşmüş durumda. ABD’de Yeşil Yeni Düzen’i savunan seçmenlerin sayısı giderek artıyor. Önümüzdeki yıl yapılacak olan başkanlık seçimlerinin temel konularından birisini Yeşil Yeni Düzen konusu oluşturacak. Türkiye ise maalesef hala Termik Santrallerin filtresini konuşmakla meşgul oysa Termik Santraller konusunda dünyanın nereye doğru yol aldığını görmek bizim için yeterli. Bugün Almanya başta olmak üzere 10 AB ülkesi; Çin ve Hindistan olmak gibi büyük ölçekli ekonomiler termik santrallerini önümüzdeki 10 yıl içinde kapatmayı planlıyorlar. Dünya Termik Santralleri kapatıp güneş enerjisine yelken açmış iken Türkiye’nin halen Termik santral kurma planları karşısında insan sadece büyük bir mahcubiyet ve öfke hissine kapılıyor. Her yıl on binlerce insanımızı Termik Santrallerin sebep olduğu sağlık sorunları sebebiyle kaybederken yeni termik santraller inşa etmenin akıl ve mantıkla bağdaşan hiçbir tarafı yok. Birilerinin para kazanması uğruna yitirilen canlar asla geri getirilemez. Türkiye acilen Yeşil Yeni Düzen fikri doğrultusunda başta fosil yakıtlara dayalı enerji üretimini terk etmeli ve acilen yenilenebilir enerji temelli bir politika benimsemeli. Güneş enerjisini temele alan bir Türkiye önümüzdeki 10 yılda termik santrallerini kapatabilir ve ülke olarak yeşil yeni bir düzene geçiş için somut ve büyük bir adım atmış olur. Türkiye iklim Krizi noktasında aynen Danimarka’nın yaptığı üzere bir iklim yasasını yürürlüğe koymalı. İklim Yasası öncelikle ülkemizin iklim krizi noktasında var olan kararlılığının ispatı olacaktır. İnsanlık olarak 21.Yüzyılın son çeyreği biterken insanlığın sonunu getirebilecek olan iklim kıyametine sadece 15 yıl kalmış durumda. Eğer insanlık olarak 2035 yılına dek somut ve radikal adımlar atmaz isek bizden önceki türlerin yaşadığı kaderi yani yok oluşu yaşamak durumunda kalacağız. İklim Krizi bilim insanların dile getirdiği üzere giderek derinleşecek ve bu krizini yavaşlatmanın tek yolu tüm insanlık olarak ortak hareket etmekten geçiyor. Tek başına Türkler veya Almanlar bu krize çözüm bulamaz çünkü bu sefer karşı karşıya olduğumuz kriz zengin-fakir herkesi vuran ve giderek daha sertleşecek olan bir kriz. İnsanlık önümüzdeki 30 yılda ya küresel çapta yeni yeşil bir düzen inşa edecek ya da yok olacak. Bu noktada artık konuşma vakti geride kaldı zaman eylem vakti. Türk toplumunda ve diğer dünya halklarında giderek yükselen yeşil harekete her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. İnsanoğlu bu sefer sesini gezegen için yükseltmek zorunda zira insanoğlu artık kendi kaderinin gezegenin kaderi ile özdeş olduğunu kavramış durumda.