Bir gün Meleğin boynunu örten yakasının altında bir morluk fark etti. Merakla birlikte kaygılanmıştı;  Ona doğrudan vurgu yapmadan, sevgi dolu bir yaklaşımla konuyu açmaya çalıştı.
     Tenefüste, çocuklar dışarı çıkarken, Nilgün öğretmen Meleği yanına çağırıp derin bir konuşmaya daldı. Melek  utanarak annesinin ona vurduğunu söyledi.    
     Nilgün öğretmen, olayları rehber öğretmeniyle hemen paylaşarak durumu ciddiyetle ele aldı. Ancak, iki gün sonra Meleğin vücudunda yeniden morluklar gördü ve koluna sırtına baktığında, çocuğun ciddi şekilde dayak yediğini anladı. Artık elinde kanıt ta vardı bu durumu daha fazla göz ardı edemezdi. Rehber öğretmeniyle birlikte hemen okul iradesiyle konuşarak,l Çocuk Şubeye bildirdiler. 
     Meleğin babası şehir dışında çalışıyordu. Yine babanın Nilgün hanımı arayıp Melek bugün nasıldı sorusunun altında çok şey yatıyordu çünkü yine Melek dayak yemişti. Çocuk Şubenin olayı incelemesi sonucu (Annesinin akıl sağlığının yerinde olmadığı ve tedavi edilmesi gereken bir durumu olduğu ortaya çıktı). Lakin daha öncede  anne rahatsızlığını kabul etmemiş tedaviyi red etmişti. Bu sefer kaçış yoktu ya tedavi olacak yada çocukları elinden alınacaktı. Hemen babaya haber verildi, baba geldi çocukların bakımını üstlendi anne de hastaneye yatırdıldı. Şimdilik sorun çözülmüş gibi görünse de ya Meleğin yaşadıkları, korkuları, kaygıları onun içinde hiç çözülmeyen bir düğüm olarak kalacaktı.
     Bu olay, çocuklarımızı emanet ettiğimiz öğretmenlerimizin her zaman dikkatli olması gerektiğini bir kez daha hatırlattı. Duyarlı bir öğretmen, öğrencisinin davranışlarından ve duruşundan bir sorun yaşayıp yaşamadığını anlayabilir. 
     Nilgün öğretmenin gösterdiği ilgi ve duyarlılık için büyük bir teşekkür borçluyuz; Bu zamanda biliyoruz ki bu  ülkenin  Nilgün gibi öğretmenlere çok ihtiyacı var.
     Yine yazımı Mustafa Kemal Atatürk'ün bir sözüyle bitirmek istiyorum
"Öğretmen bir kandile benzer"
     Bütün öğretmenlerimize sonsuz saygı ve hürmetlerimle.