Bizim aydınımız üzerinde bulunan aşağılık duygusunu bir türlü atamıyor.
Batı’da, Doğu’da ya da Kuzey’de bir lider çıkıyor, kendi milleti-halkı için bir şeyler yapıyor, başarı elde ediyor. Uyguladığı rejim ne olursa olsun ona pek de bakmadan, o lider ülkesini ileri mi götürüyor, geriye mi götürüyor, yok halkını zapturapt altına mı alıyor, yok demokrasiyi rafa kaldırarak mı hareket ettiğine bakmadan bizim ezik aydınlar o kişiye sempati duyuyor.
Bu günlerde ise Rusya Devlet başkanı Putin’in Ukrayna’yı işgal girişimi ile karşı karşıyayız. Rusya orduları girdi-giriyor, işgal edildi-ediliyor, savaş başladı-başlıyor diye bizim ezik aydınlar Putin’e yaptığı manevralardan dolayı hayranlıklarını ifade ediyorlar.
Her ülkenin kendine göre olumlu yönleri ve olumsuz yönleri vardır. Büyük bir coğrafyada hüküm süren Rusya coğrafyanın yüklediği misyonu işlemeye çalışıp imparatorluk hayalleri kuruyor. Sovyet Rusya zamanında ve hatta Rus çarları zamanında genişlemeleri her zaman bizim topraklarımızı işgal etmeleri ile mümkün olmuştur, bu asla unutulmamalıdır.
Hâlbuki Biz de önemli bir coğrafyada, yolların kesiştiği, geçişlerin olduğu bir kavşakta bulunuyoruz. Bulunduğumuz bölgede bizden başka kayda değer bir devlet ve topluluk bulunmadığı halde bu gibi ve buna benzer avantajlarımızı göremeyen, görmek istemeyen başka ideolojilerin kapıkulu olmuş ezik aydın-insanlar kendi ülkemizi bırakıp Putin ve politikalarına övgü diziyorlar.
Bizim aydınlarımız nasıl aydınlardır ki, Putin’in yaptığı konuşmadan bile iktidar muhalefet konusunda laf etme densizliği gösteriyorlar.
Bu gün Türkiye Cumhuriyeti sınırlarımız dışında kalan coğrafyalarda bulunan soydaş ve dindaşlarımızın bu günkü kabul edilemez durumlarından sanki kendi aydınlarımız, kendi okumuşlarımız sorumlu değilmiş gibi suç ve sorumluluğu her zaman ve her konuda yaptıkları gibi yine başkalarına, kendi dışlarında bulunan insanlara yükleme eğilimi gösteriyorlar.
Balkanları biz nasıl ve neden kaybettik? Bizim ikinci vatanımız olan Balkanları ordu subaylarının aralarında meydana gelen ikiliklerden kaybetmedik mi?
Kırım’ı, Türkistan’ı, Kafkasya’yı kaybedişlerimizde de yine aynı sebepler geçerli değil midir?
Şimdi olduğu gibi; İçimize sokulan ve aydınlarımızın da gönüllü olarak kabul ettiği nifak tohumları sonucu meydana gelen ikilikler bu yerlerin kaybedilmesine sebep olmadı mı?
Dün için; “Şunu yapmadılar, bunu yapmadılar, ileriyi göremediler, beceriksizler” diye suçladığımız insanların düştükleri ileri sürülen hataların aynısını bu gün günümüz aydınları da yapmıyor mu?
Her yapılan işe, devlet ve millet hayrına olan her şeye karşı çıkmıyor muyuz? Pek çok konuda ikilik ve bölücülük yapmıyor muyuz?
Devleti tehlikede görüp Milli mücadele için hazırlıklar yapıp bu mücadeleyi başlatan, Osmanlı’nın son subayları birlik beraberlik içinde bu mücadeleyi başlatmamışlar mıydı?
Bu gün de dört bir yandan kuşatılan ve hala ekonomik bağımsızlığını tam sağlayamamış bir Türkiye’de Türk aydınları olarak ne yazık ki birlik ve beraberliği yine sağlayamıyoruz.
Kendi aralarında bile, hiçbir milli meselede birlik beraberlik sağlayamayan aydınımızın başkaları hakkında, geçmişimizde yaşananları bu günkü mantıkla yanlış olarak değerlendirme hakları elbette yoktur.
Aslında ona buna hayranlık yapacağımıza devletimizi ve milletimizi nasıl güçlendiririz, birlik ve beraberliği nasıl temin ederiz gibi konularda kafa yormamız gerekmez mi?