Siyasetli günlerin ziyadesiyle yaşanacağı bir zaman dilimine bugün itibari ile adım attığımızı ilan etmek istiyorum.
An itibari ile siyaseti öylesine derinlemesine yaşayacağız ki, alışık olduğumuz görüntünün dışında bir ahvalle karşımıza çıkacak olaylar karşısında tabiri caizse nefesimiz kesilecek.
Siyasi gelişmelerin toplum hayatına ciddi anlamda yön verdiği bir ülke de ‘nasıl oluyor da siyaset şimdi başlıyor’ diye bilirsin diyebilirsiniz?
Aile hayatından arkadaş ilişkilerine, toplumsal yaşantıdan iş dünyasına maalesef ilişkilere siyasetin tesir ettiği bir ülkede yaşıyoruz.
En yakınımızdan Yozgat’tan, Ankara’dan, hatta ve hatta Diyarbakır’dan bakalım olaylara.
Siyah beyaz yıllarda bu milleti siyaset üzerinden ayrıştırılmış, kardeşi kardeşe kıydırmamı mı?
Gruplaşmanın yegane aracı olan siyaset günümüzde de toplumun ana merkezinde hayat buluyor.
Hal böyle iken siyasetin bugünden itibaren başlamasına neden olan, yaklaşan seçimlerin ta kendisidir.
İktidarları muktedir kılan, ekonomik ve siyasi düzene verdikleri güçle ilişkilidir.
Ekonominin bozulması, istikrar denilen bu muhteşem düzenin bozulmasına neden olduğu gibi toplumsal ilişkilere de tesir ediyor.
Dünyanın dengesinin bozulduğu gerçeğinden yola çıkacak olursak ülkemizde de gerek ekonomik gerekse tesirindeki siyasetin yeniden şekillenmesi adına siyasi partilerin bir gayret içinde oldukları muhakkak.
İktidar fırsatını bulduğu takdirde ‘baskın seçim’, muhalefet denilen diğer cenah da aynı şekilde fırsatını bulduğu takdirde ‘erken seçim’ senaryosu üzerinden hesap yapıyor.
Bugün geldiğimiz noktada ekonomik sebepler, siyasi istikrarsızlık (her siyasi parti için), toplumsal belirsizlik, parti içi çekişmeler, ülkeler arasında savaşlar gibi sebepleri göz önüne aldığımızda tüm bu unsurlar üzerinden ülkemizde de iktidar hesapları yapılmasını normal karşılamak mümkün!
Tabi bir şartla!
Siyasi iktidarı ele geçirmek adına ihanet denilen o dipsiz ve karanlık kuyuya düşmemek kaydı şartı ile.
İhanet de ne ola ki!
İktidarların zorda kaldığında gücünü, kan, göz yaşı, yokluk ve yoksulluk gibi kavramlar üzerinden yeniden dizayn etmeye çalıştığı savı atılır ortaya.
Keza karşı tarafın da iktidarı başarısız kılmak adına; ekonomik krizler, terör, toplumsal huzursuzluklar üzerinden nemalandığı iddiası gündeme gelir!
Ülkemizde geldiğimiz noktaya bakmadan önce kısaca dünyayı tahlil edelim.
Sözüm ona dünyanın süper gücü ABD başta olmak ülkelerde ciddi huzursuzluklar yaşanıyor.
Sebeplerini; ekonomik, sağlık, savaş, iç karışıklık, gıda krizi şeklinde pekala sıralayabiliriz.
Hemen yanı başımızda yaşanan savaş başlı başına ateşten bir gömlek.
Ve ne gariptir ki, dünya ateş kazanı olmuş kaynarken ülkesinin de bu kazanda olmasını sırf siyasi iktidar hayali ile avuçlarını ovuşturarak bekleyenler var.
Bu durumu sadece iktidar karşıtı partiler üzerinden değerlendirmeyin lütfen.
İktidarı oluşturan siyasi parti içinde bir adım önde yer alma umudu ile aynı muhalefet cenahı mantığı ile yaşanabilecek olası başarısızlıklar üzerinden istikbal bekleyenler de var. Ve bunu yağarken bir ihanet sarmalına düşmekten geri durmayanlar…
Hal böyle iken şuana kadar yaşadıklarımızı da göz önüne aldığımızda bir taraf “erken seçim”, bir taraf “baskın seçim”, üzerinden hesap yapıyor.
Bunların dışında siyasi istikrarı ‘iktidarın muktedirliği’ üzerinden, mevcut düzeni iyileştirerek normalleşme üzerinden bekleyen bir iktidar mantığı da var.
Velhasılı gündemi de elekten geçirdiğimizde Ramazan Bayramı sonrası ciddi bir seçim hareketliliği bizi bekliyor.
Ki, bu hareketlilik erken ya da normal bir seçime kadar devam edecek ki, temennim siyasi istikbal uğruna vatanına ve milletine ihanet etme gafletinden uzak eylesin tüm siyasetçileri Yüce Mevla.
Her gününüzün bayram havasında geçmesi temennisi ile…