Monşer-Usta: Ülkemiz, çok tehlikeli bir sarmalın içinde. Bu durumdan karşımızdakilerin başarılı siyasetleri ile Türkiye’yi yönetenlerin başarısız dış politik çizgilerinden de olduğu bir gerçek.
Odgurmuş: Ne gibi bir sarmal,
Monşer-Usta: Etrafımıza bakmıyor musun? Dört bir yanımız düşmanlarla çevrili. Adeta kuşatıldık. Cumhuriyetin kuruluş yıllarını hatırlar mısınız? O zaman da dört yanımız düşmanlarla çevrili idi.
Odgurmuş: Türkiye gibi bir ülkenin dostları olabileceği gibi elbet düşmanları da vardır. Siz eğer ekonomik yönden, ordu ve silah yönünden güçlü iseniz herkes sizinle dost olur. Yok, eğer sizin gücünüz sınırlı ve ekonomik yönden zayıfsanız elbet her ülke sizin üzerinize hesap yapar. Fakat görüyorum ki Türkiye iyi olsa da kötü olsa da sizin kafanızda da “Türkiye her zaman bir tehlikenin içinde” düşüncesi var. Bu düşünceyi bir türlü atamıyorsunuz.
Monşer-Usta: Türkiye çok sıkıntılı bir süreçten geçmektedir. Bu süreç fazla yara almadan atlatılırsa ileriye sağlıklı bakılabilir. Devlet olarak bir süredir dış politikada önemli hatalar yapıldı.
Odgurmuş: Size göre Türkiye’nin sıkıntılı süreci hiç bitmiyor. Her ne zaman mevzu olsa, Ülkede bir sıkıntı olmasa dahi; mutlaka sıkıntılardan, mutlaka iç politika, dış politika hatalarından söz ediyorsunuz. Bunu alışkanlık haline getirdiniz.
Monşer-Usta: Özal döneminde Abd’nin oyununa gelip, “bir koyup beş alma” mantığı ile Irak’ın işgaline destek olundu. Daha sonra bizi Pkk ya karşı güçsüz düşüren Abd’nin “Çekiç Güç” uygulamasına da tepki göstermeyerek yapılan fahiş hatalar zincirine yenisi eklendi. Dolayısıyla bugünlere gelmemizin önü açılmış oldu.
Odgurmuş: Siz de biliyor olmalısınız ki; O günlerde Özal Türk düşmanı Saddam’a karşı Abd ile savaşa birlikte girmek arzusundaydı, fakat başta Genel Kurmay Başkanı olmak üzere pek çok kimse bu girişime karşı çıktılar. (Genel Kurmay Başkanı istifa etmişti)
Türkiye Abd’yi desteklese de desteklemese de Abd Irak operasyonunu yapacaktı. Türkiye’nin o operasyonun yapılmasını engelleme gücü var mıydı? Özal Abd ile birlikte hareket edersek masada da oluruz düşüncesindeydi.
Çekiç güç konusu da aynı şekilde. Türkiye o günlerde Abd’nin Çekiç gücüne mani olabilir miydi? Mani olma ihtimali var mıydı? Bu durumda ezik okumuşlar gibi kendi devletimizi suçluyorsunuz.
Monşer-Usta: Siz ne diyorsunuz? Abd ile birlikte hareket ederseniz de etmeseniz de zarar görürsünüz. Abd kim bilir ne hesaplar yapıyordu.
Odgurmuş: Siz konuşurken Türkiye’yi hiçe sayarak konuşuyorsunuz. Kaldı ki Abd’nin Irak’ı işgal etmesinin ardından geçen zamanda pek çok Emekli asker ve dış politika uzmanı “Irak savaşına Türkiye olarak biz de katılmalıydık” dediler. Savaştan önce savaşa hayır korosuna katılan pek çok kişi daha sonradan “o savaşa katılmalıydık ve masada olmalıydık” düşüncelerini serdettiler. Bizim ezik okumuşlarda bu huy her zaman var. Önce karşı çıkıyorlar, daha sonra o iş olduktan sonra da hükümet hata etti şu olmalıydı, bu olmamalıydı, biz de olmalıydık vs. diyorlar.
Bu gün siz de dün olduğu gibi pek çok şeye karşı çıkıyor ve şüphe ile bakıyorsunuz. Korkarım ilerde fikirlerinizi değiştirirsiniz.
Monşer-Usta: Ortadoğu’nun ve Anadolu’nun yeniden düzenlenmesi fikri yeni değildir. Birinci Dünya Savaşı sırasında hazırlanan yüzyıllık bir projedir. BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) olarak ortaya konan projenin kapsamı, “Ortadoğu ve Kuzey Afrika Girişimi” adıyla biliniyor. Amacı Abd’nin Batıda Fas ve Moritanya doğuda Orta Asya ve Moğolistan, Kuzeyde Kafkasya ve Türkiye, güneyde ise Arap dünyasından Somali’ye kadar olan coğrafyada bulunan ülkelerin siyasi, hukuki, eğitim, ekonomi, sosyal ve güvenlik boyutlarını da kapsayan bir plandır.
Odgurmuş: Sanki bir Abd muhibbi gibi öyle bir vecd ile anlatıyorsunuz ki sanırsınız her şey Abd ve Batı’nı elinde. Abd her şeyi yapar biz de armut toplarız. Bizim Türk Milleti olduğumuzu unutuyorsunuz. Biz ne badireler atlattık. Tarihe şöyle bir baktığımızda bu durum açık bir şekilde görülür. Fakat sizi her şeyi kabullenmiş bir teslimiyet içinde görüyorum.
Monşer-Usta: Bu nedenle Abd şimdi de Suriye’ye 40 bin Tır’dan fazla malzeme, silah, mühimmat desteğini vermiş. Bölücüleri desteklemiş, semirtmiş, büyütmüş. 110 bin kişilik ordu kurdurmuş, eğitmiş, donatmıştır. Abd’nin bölgede etkili olmak istemesinin özel sebebi olan İsrail’in güvenliğinin olduğunu da unutmayalım. Abd el oyuncağı ve Türkiye’yi bölme planında silahlı gücü olan bölücü terör unsuru Kürt oluşumundan vazgeçer mi? Şayet Abd kabul etse ve Ypg 30 kilometre geri gönderilse bile, bunun sonucu Suriye’nin resmen bölünmesidir. Bölücü örgüt Ypg’nin bizce resmen tanınması anlamına gelmez mi?
Odgurmuş: Sayın Monşer-Usta; Bunları söylüyorsunuz ama Türkiye 30 km. tezini hem Abd’ye hem de Rusya’ya kabul ettirdi. Hatta Türk Silahlı Kuvvetleri “Barış Pınarı harekâtına” başladığında telaşa kapılan Abd en yetkili 3 görevlisini Türkiye’ye gönderdi.
Kaldı ki Abd’nin oraya yığdığı iddia edilen o kadar TIR silah ne oldu, buhar olup uçmadı ya. Hatta bahsettiğiniz 110 bin kişilik ordu ne oldu. Demek ki bunlar abartılı rakamlarmış. Türkiye sahaya indikten sonra bu gibi korkulu hezeyanlarınızın pek de gerçek olmadığı ortaya çıktı. Anladığım kadarıyla siz öteden beri Türk devletinin gücüne ve büyüklüğüne pek inanmıyorsunuz. Abd ile ilgili endişelerinizin de gerçek olmadığı ortaya çıktı. Şu anda güvenli bölge denilen yerde güvenlik Silahlı kuvvetlerimiz tarafından sağlanıyor ve oraların imar ve ibate işleri de ülkemiz tarafından yapılıyor. Sizin imalı endişelerinizin tamamı neredeyse boşa çıkmış durumda. Ayrıca şu anda bölünür dediğiniz Suriye bölünmüş falan da değil.
Monşer-Usta: Biz Türkiye’nin çıkarı için Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasını istiyoruz ama yapılanlarla bölünme gerçekleştirilmiş oluyor. Ayrıca Ypg’yi 30 kilometre geriye göndermekle yeni bir kandil ortaya çıkmış olmuyor mu?
Odgurmuş: Kendine ve Milletinin büyüklüğüne inanmayan bizim “ortalama ezik okumuşlar” gibi Sürekli aynı yerlerde dolaşıyor her duruma endişe ile bakıyor, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gücünü ve varlığını hiçe sayıyorsunuz. Elbette Türkiye Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyor. Fakat şurası bir gerçektir ki Abd şu anda Suriye’de vardır ve çeşitli yerlere üsler kurdurmuştur. Orada bir terör devleti kurdurma çabası da vardı bunu herkes biliyor. Fakat bizim kararlı tavrımız karşısında bu teşebbüsü akamete uğramıştır. Güneyimizde bir terör devleti kurulamamıştır. Lütfen artık bu gerçeği kabul ediniz.
Monşer-Usta: Bahse konu bu topraklar Suriye’nin tarım, önemli oranda Doğal gaz yatağı olan ve su kaynaklarının bulunduğu bir yerdir. Biz başarılı olsak bile sonuç ne olur? Bulunduğu topraklar, kuklası kanalıyla resmen Abd’nin elinde kalacaktır. Bir başka soru da Güvenli Bölge kurulsa bile komutası kimde olacak? Abd komutayı bize verir mi? Komuta Abd’de olursa da yeni bir Çekiç Güç belası başımıza açılmaz mı?
Odgurmuş: Monşer-Usta sizin dünyadan ya haberiniz yok, ya da dünyada meydana gelen gelişmeleri tersinden okuyorsunuz. Tüm öngörüleriniz yanlış çıkıyor. Tüm yanlış ve hataları kendi ülkemize yüklüyorsunuz.
Türkiye Barış Pınarı harekâtını yaptı bölgeyi teröristlerden temizledi ve güvenli bölgenin komutasını ve idaresini de kendi üstüne aldı. Netice Ülkemiz olarak çok başarılı bir durumdur. Fakat hala endişelerden bahsediyor, Abd şunu yapar, bunu yapmaz endişesi taşıyorsunuz. Şu ezikliği artık üstünüzden atınız.
Monşer-Usta: Devletlerarası politikada küslük olmaz, çıkar olur. İsrail’le bile ilişkilerimizin sürdüğü bir zamanda Suriye yönetimi ile küsmenin mantığını anlamak mümkün değildir. Bunu yapmakla hem İran, Rusya ile anlaşmak karşılıklı desteğe kavuşmayı getirir. Bu bölgedeki Ypg terör örgütü yok edilebilir. Suriye yönetimi, Rusya ve İran’la anlaşmadan izlenecek yol Arap bataklığına biraz daha girmemiz olur ki bunun sonucu bize çok ama çok yük getirir.
Odgurmuş: Sayın Monşer-Usta, siz ne dediğinizin farkında mısınız? Şunu her halde anlamıyorsunuz. Suriye devleti bir terör devleti midir? Evet. Halkının bir bölümünü kendince terörist ilan etmiş midir evet. Böyle bir devletle masaya oturulur mu? Akıl var izan var, siz sanki dolaylı olarak Pkk ve uzantıları ile masaya oturun diyorsunuz. Hariçten gazel okumak elbette çok kolaydır, siz de şimdi hariçten gazel okuyorsunuz. Elinizde kayda değer hiçbir veri yokken, Tutarsızlığı sabit olan, Chp genel başkanı ile aynı paralelde Suriye ile masaya oturulsun diyorsunuz. Söyler misiniz siz kimden yanasınız?
Kaldı ki İsrail ile ilişkilerimiz eskisi gibi değil.
Monşer-Usta: Türkiye bu kıskaçtan kurtulmak için iki başarılı harekât yaptı, üçüncüsünü de yapmak üzere iken Donald Tramp’ın Suriye’den Abd askerlerini çekeceğiz, sözü yapılacak harekâtı beklemeye aldırdı. Abd bunun tam aksini yaparak Irak’taki birliklerine asker takviyesi yaptı ve Ypg ye binlerce Tır dolusu silah ve mühimmat vererek daha da güçlü hale getirdiler.
Odgurmuş: Dedim ya siz her halde gündemi takip etmiyorsunuz. Türkiye üçüncü harekât olan “Barış Pınarı Harekâtı”nı yaptı ve çok da başarılı oldu. Abd geri çekilmek zorunda kaldı. Türkiye istediğini aldı.
Binlerce Tır konusunu yukarıda zikretmiştim. Tamam, Abd binlerce Tır silah verdi onları donattı peki netice ne oldu. On binlerce Tır silahla donatılan bu teröristler nereye gittiler. Tekrar hatırlatayım. Siz Türk Silahlı Kuvvetlerinin gücünü çok hafife alıyorsunuz.
Monşer-Usta: Etrafımız Ermenistan, Abd, İngiltere, Fransa, Almanya ile Yunanistan vb gibi dost olmayan devletler tarafından çevrilmiş durumdadır. Şimdilik müttefik gibi görünsek te hiçbir zaman dostumuz olmayan Rusya ile de yakın durumdayız. Sonuç; Türkiye’yi yönetenler içinde bulunduğu durumun farkında olmalı ve en etkili adımı çekinmeden atmalıdır. Çünkü yarınlarda nelerle karşılaşacağımız bellidir.
Odgurmuş: Hezeyanlarla, endişelerle, korkularla, vehimlerle dolu düşüncelerden kurtulamıyorsunuz. İngiltere açıklama yaptı Türkiye ile aynı düşünüyorum dedi. İtalya Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerinden çekildi, Yunanistan, Ermenistan’ı da kayda değer bir düşman olarak görüyorsanız sizin aklınıza şaşmak lazım gelir.
Sizin derdiniz. Milletine ve devletine güvenmemekten başka bir şey değildir. Siz bazen milletimi severim ben de yurtseverim diyorsunuz ama hiç öyle bir düşünce çıkmıyor sizden, batı karşısında ezilmiş, büzülmüş bir Afrika ülkesi insanı gibi davranıyorsunuz