Dardayız,
Zordayız,
Zaman zaman bunalımdayız,
Tırnaklarımızı yediğimiz, ellerimizi ovuşturduğumuz, buna bağlı anlamsız kilo aldığımız dönemlerdeyiz.
Kaygılar, korkular, endişeler,
Kiminde olanı, kiminde olmayanı kaybetme korkusu.
Dünya hiç bu kadar çekilmez olmuş muydu?
Bana göre olmadı, babama göre kaç kez oldu, dememe göre ise bu günler çok ama çok iyi günler.
Sayılarla yaşadığımız bir zaman diliminde sayılar belirliyor hayatımızı.
Duygu dünyamız sayılarla mutluluğu yakalarken sayılarla mutsuzluğun dip derinliklerine ulaşıyoruz.
Ne bu dünyaya yar oluyor yaşantımız ne hakiki dünyaya. Özellikle de kaderin şükürle yoğrulduğu Anadolu’da çıkmaz sokakların olduğu bir süreçte varlık ve yokluk arasındayız.
Çocuklara anne baba, öğrencilere öğretmenden daha tesirli televizyon ve sosyal medya aracılığı ile hayatımıza enjekte edilen sorunlar karşısında ne yapmalı?
Bir gazeteci, basın mensubu olarak itiraf ediyorum, döviz ne kadar olmuş, altın nereye çıkmış, akar yakıt nerelerde bakmıyorum çoğu zaman. Duymazdan gelmeye çalışıyorum iradem el verdiği müddetçe.
Unum kuru tuzum kuru da ondan mı dersiniz?
Bakmak neyi değiştiriyor?
Ya da hayıflanmak, rakamlar karşısında yükselen tansiyonun esiri olmak!
Neye yarıyor sayılarımızın mahkum ettiği dünyada nefessiz kalmak.
Biliyorum zor, hem de çok zor, ama imkansız da değil!
Çalışmak, ama çok çalışmak dışında elimizden bir şey gelmiyorsa, etki mekanizmamız bakmaktan ve dua etmekten öteye gitmiyorsa, karalar bağlamak mıdır asıl olan?
Kendi kendime söylediklerimi, iç dünyamı motive etmeye, az da olsa güzellikler sunmaya çalıştığım ifadelerimi sizlerle de paylaşmak istedim bugün.
Avuç açıp Allah’a dua ettiğimde ilk talep, ‘hiçbir kulun umutsuz kalmamasıdır…’
İnancım odur ki, bu dünyada insanı yokluğa sürükleyen, dünyayı zehir edendir umutsuzluk.
Umudu olmayanın inanca giden yolu da tıkalı oluyor, insanlığa uzanan eli, kolu, duygu dünyası da…
Umut insana genellikle hiç beklemediği yerden ışık verir, bazen bir müzik melodisi, bazen bir çift sihirli söz…
Umut, az ötede kapının arkasındadır ve o kapının anahtar deliğinden sızanı da yeter dünyanızı aydınlatmaya.
Bir sözdür hiç ummadığınız anda hiç ummadığınız kişiden çıkan.
Ve gök mavisinde gülümseyen beyaz bulutlar, daha ötesinde dağ çeşmesinden düşen suyun sesi…
Çok mu romana bağladık işi…
İyi ama bunlar hayatımızın içinde olanlar değil mi?
İmkansızı, hayali, ulaşılması zor olanı mı konuştuk şimdi.
Sayılara takılmak iyi de elden bir şey gelmiyor ki, umut etmek ve çok çalışmak dışında.
Kazancınız ne olursa olsun çalışırken bulduğumuz umut daha kalıcı ve sağlam izler bırakıyor ruh dünyamızda onu biliyor, bugün de onu konuşmaya çalışıyorum.
Dileğim ve temennim olması gereken yere, gönül dünyanıza dokunması umudu ile…
Umutla kalın emi…