İnsanların bazıları, yaratanın bir eseri olarak diğer insanlardan daha akıllıdırlar. Bunların akıllı oldukları kolayca anlaşılabilir. Ayrıca IQ’su yüksek insanları bilimsel olarak tespit etmekte mümkündür. Yaratılıştan var olan bu aklın kullanılması varlığından daha önemlidir. Akılda kalmadığı için bu durumu biraz kalın bir örnekle anlatmak istiyorum.
Bir hayvan düşünün. Hayvan aklı sayesinde otlu ve sulu dereyi iyi bilir. Aklı oraya gitmeyi emreder. Koşarak gider ve yemeye abanır. Ot yeşil ve tazedir. Homur homur yer doyasıya. Su hemen yanı başındadır. İçer kana kana. Hayvan çok mutludur.
Ancak hayvan bu ıssız ve kaçışı oldukça zor olan derede bir kurdun gelip kendisini yiyeceği fikrini hiç düşünmez bile. Bir müddet sonra bir kurt gelir ve hayvanı yer.
İşte akılla- akıl etme (fikir) ilişkisi de bazen hatta çok kere buna benzer. Saf akıl, gördüğü şeyleri sevdiği ve meylettiğini otlu-sulu dere gibi görür. Zaman kaybetmeden koşmak, ona hemen sahip olmak, hazzın doruklarında gezmek, mutluluğu yudumlamak için olağanüstü gözü karalıkta işler yapar. Fakat bu işin devamı sırasında veya sonunda başına hangi belaların açılacağını, hangi kurdun gelip kendisini, nerede ve ne zaman yiyebileceğini hiç akıl etmez. Yani fikir etmez. İşte bu gibi insanlar için “aklı var, fikri yok” denir. En tehlikeli insan aklı olup, fikri olmayan insandır. Bunlar her şeye bodoslama dalarlar. Bu gibi insanların akıbeti genellikle felaketle nihayetlenir.
Oysa insan aklıyla değil, akıl etmesiyle değer kazanır. Hem bu dünya, hem uhrevi alem akıllarını kullanan insanlar için felaha eriştir. Kuran'ın ifadesiyle “onlar mahsunda olmazlar" Kur'ân'ın birçok ayetinin sonu “düşünmez misiniz, akıl etmez misiniz, tefekkür etmez misiniz ?” ifadeleri ile biter. Allah'ü azimüşşan akıl eden insanlara daha fazla değer vermektedir. Akıl etmeyen insanlar için “gözleri vardır görmezler, kulakları var duymazlar, kalpleri mühürlüdür” buyrulmaktadır. Akıl etmeyen, fikir etmeyen, diğer bir ifade ile düşünmeyen insanlar ziyandadırlar.
Söyle bir örnekle konuya bir başka biçimde açıklama getirelim. İnsanı bir bütün halinde bir otomobile benzetelim. Otomobili belirli bir hedefe götürelim. Otomobil yola gitmek için programlanmıştır. Otomobili yürüten aygıtlar vites ve gaz pedalıdır. Uygun şekilde vites değiştirilip, gaz pedalına bastıkça otomobil hızlanır. Ama yol hep düz değil, inişi çıkışı ve keskin virajları vardır. İnişte ve keskin virajda frene basmaz isek, kaza kaçınılmaz demektir. Yani otomobilin hızını frenle düşürmemiz bizi menzile ulaştıracaktır. Aksi takdirde kötü bir son bizi bekliyor olacaktır. İşte bunun gibi son sürat giden aklımıza, düşüncelerimizle bir fren koymamız gerekmektedir.
Akıl egoisttir. Akıl hep menfaatine uygun, kendi hesabına geleni talep eder. Oysa fikir yani akıl etme, diğer gamdır. Fikir başkalarının haklarını da hesaba katar. Fikirle, merhamet arasında doğrudan bir bağın var olduğuna inanıyorum. Fikir müşfiktir aynı zamanda. Oysa aklın böyle bir derdi yoktur. Akıl “Rabbena hep bena” felsefesiyle çalışır.
Sonuç olarak, her insanın hayatı boyunca hiç dur durak bilmeden akıl etmesi, diğer ifade ile fikir yürütmesi gerekir. Bu durum insanın hem kendisinin bende toplumun kurtuluş reçetesinin en başında gelmektedir.
Akıl adil değildir. Akıl adaletten hoşlanmaz. Zira adalet duygusu aklın çıkarlarına aykırılık oluşturur. “Hep bana” diyen akıldan, başkalarının haklarına da riayet etmesi beklenemez. Fikir merhameti harekete geçirir, merhamet empatiyi önerir. Bu önermede “kendine yapılmasını istemediğin şeyin, başkasına da yapılmamasını da istememe” olgusu vardır. Doğru bir yaklaşımdır.
Akıl fazlaca özgür, başıboş ve hercaidir. Akıl, sıkıya ve disipline asla katlanamaz. Oysa fikir, emniyet sübabı gibidir. Aklın taşkınlıklarını törpüler. Akıl aynı zamanda sapkındır. Bazı zamanlarda hedonist duygular besler. Fırsatını bulunca bunu yapmaktan alıkoyamazsınız. Akıl “hazcıdır.” Hoşlandığı şeyleri hemen almak, haz ettiği sürece sahip olmak, haz kalmayınca kapı dışarı etmek aklın sıradan fiillerinden biridir. Aklın bu hercai davranışlarını imanlı bir tavırla fikirle durdurabilirsiniz. Onun için Kuranı Kerim’de “tetefekkeruun, tezekkeruun fikretmez misiniz, akıl etmez misiniz, düşünmez misiniz” şeklinde uyarılar vardır. Yaşanan tüm hadiselere salt akıl penceresinden değil, akıl etmek penceresinden bakmak insan hayatını düzene koyacaktır.