Yüce Yaradan evreni sonsuz nimetlerle donatarak yaratmıştır. Sonra tüm bunları insanin emrine,kullanımına sunmuştur. Şöyle de bir emir ve tavsiyede bulunmuştur," yiyiniz içiniz lakin israf etmeyiniz." Allahın bu emri evrenin en büyük güvencesi olsa gerek. Zira evrenin en çok tüketeni insandır. Tüketimin makul olması elzemdir. Tüketim Kültürünün aşırılığı tüm evrenin zarara uğraması sonucunu husule getirmektedir. İşte tüketimde "makul" kavramı tutumlu olmayı oldukca vurucu bir şekilde açıklamaktadır.

Evrendeki diğer yaratılmışlar da tüketim yapmaktadırlar. Ancak bunların tüketimi bir denge üzeredir. Dolayısıyla insandan gayrı yaratılmışların tüketimi evrenin dengesini bozmamaktadır. Bu nedenle insanın tüketirken çok dikkatli olması evrene, semaya, arza, içtimai ve Ferdi hayata büyük katkı sağlayacaktır.

Bu gün dünyanın başının en büyük derdi tüketim Kültürünün savurganlık boyutuna ulaşmış olmasıdır. Şöyle ki; Gelişen teknoloji sayesinde üretim çeşitliliği ve miktarında çok büyük artış meydana gelmektedir. Üretim atışı ve insan ihtiyaçlarının çeşitliğinin giderek çılgınlık boyutuna ulaşması, evrenin dengesinin bozulmasının en önemli nedenlerinden biri olsa gerek. Bu gereksiz üretim ve tüketim, uzay katmanlarının bozulmasına ve iklim değişikliklerine neden olduğu uzun zamandan beri dillendirilmektedir.

Tutumlu olmanın, toplum hayatındaki önemi yadsınamaz. Devlet otoritelerinin kamunun malı ve parasını kullanırken "tüyü bitmedik yetimlerin" hakkını gözeterek azami miktarda tasarruf yapmak en büyük gayelerinden biri olmalıdır. Beytül mal olan devlet hazinesi üzerinde kullanım yetkisi olanların her daim büyük vebal altındadır. Zira yöneticiler sorumluluk sahibi kişiler olarak; Hz. Ömer'in " Fırat'ın Kıyısında bir kuzuyu kurt kapsa hesabı Ömer'den sorulur" felsefesini şiar edinmeleri gerekir.

Kisisel Hayatımızda da tutumlu olmak huzurlu yaşamamız açısından oldukça önemlidir. Yaşadığımız bu yüz yılda kazanmak pek kolay değildir. İnsanın bin bir zahmetle kazandığını har vurup harman savurmasının tasvip edilecek bir yönü yoktur. Bu gün iyi gelire sahip olabiliriz, ancak yarınlarımızın nasıl olacağını bilmemiz söz konusu değildir. Onun için,"ak akçe kara gün içindir" ata sözü söylenmiştir. Hani bazen " aman be ne kazanıyorum ki ne tasarruf edeyim" lafını duyarız. Bu küçümseme mantığın yanlışlığını " damlaya damlaya göl olur" ata sözü ne güzel açıklamaktadır. Kazancın çok olması, tutumlu olmayı göz ardı etmeyi haklı kılmaz. Çünkü " işten artmaz dişten artar" sözü bunun ispatıdır.

Ancak tutumlu olmakla cimri olmak arasındaki farkın ayırt edilmesi önemlidir.
Cimrilik, eldikine tutunup kalmaktır. Cimri kişiler için söylenen " var yemez" sözü yerinde bir nitelemedir. Cimri sıkı sıkıya mala tutunur kalır. Cimri tüm gücünü maddi varlıklarından almıştır. Bu nevi insandan topluma ve çevresini bir hayır gelmez. Oysa tutumlu insan yeri geldiğinde cömert olduğunu gösterir. Tutumlu insan aynı zamanda infak sahibi olabilir hatta olmalıdır. Tutumlu olmak hiç bir şey yapmamak anlamına gelmez. Aksine tutumlu insan aynı zamanda müteşebbis ruhludur. Kısaca tutumlu olmak harcamalarını yerinde ve zamanında yapmaktır. Hani " baba, deve bir pula, alamam oğul, baba deve bin pula, alırım oğul" sözü yüz yılların içinden süzülüp gelen oğul balı gibidir.

Halk arasında bir çok kimseden " para benim için önemli değil" gibi sözler duyarsınız. Bu tam bir iki yüzlülüktür. Realite hiç de böyle değildir. Evet tek başına para mutluluk için yeterli değildir. Ancak paranın yokluğu mutsuzluğun en önemli nedenidir. Onun için insanların para için yapmadıkları kepazelikler kalmamıştır. İnsanlar şu kapitalist dünyada deli gibi para peşinden koşmakta, bu uğurda bir çok insani değerlerini ayaklar altına almaktadırlar. Buna rağmen paranın önemi yok diyenlere itibar edilmemektedir. Insan çalışıp helalinden kazanarak kimseye muhtaç olmadan yaşamanın hazzını hiç bir şeye değişmemelidir. Guzel bir duamız vardır.? Allah, ne mert'e ne de nağmert'e muhtaç etmsin. Kimsenin kimseye beş Kuruş vermediği bir çağda yaşadığımızı hiç aklımızdan çıkarmamalıyız.

Savruk olmanın sonuçları ağırdır. Elindekinin kıymetini bilmeyen insanlar savruk davranışlar sergiler. Elde avuçta olan bitince de, her türlü olumsuzluk peşi sıra başa gelir. Örneğin işler bozulur, yuvalar yıkılır. Derin üzüntüler neticesi bedeni ve ruhi hastalıklar baş gösterir. hatta bazen ölümle sonuçlanan vakıalara sık rastlanmaktadır.

Sonuç olarak, insan helalinden kazandığını, itina ile doğru yerlere, doğru zamanda kanalize etmelidir. Her şeyden önce verdiği rızk için Allaha şükretmesi gerekir.