Mitolojiler milletin hafızasıdır. Bu hafızayı oluşturan mitler, efsaneler, destanlar birebir gerçek yaşantıları kapsamasa da, yaşanan kültürün zamanla değişikliğe uğrayarak sonraki nesiller tarafından devam ettirilir. Bu devam ediş dahi o milletin hayal gücü ve düşünsel yapısının ürünüdür. Kendine hastır ve o milletin özelini devam ettirmede en önemli araçtır.

Yaşanmış bazı gerçek hikâyeler, insanların hayal gücü sayesinde zamana göre değişiklikler göstererek gerçek olması mümkün olmayan anlatımlara dönüşebilir. Bu anlatımlar o milletin hafızasının devamıdır aynı zamanda. Onların gerçekliğe, inanç yapısına uygun olup olmadığından çok onlardan yararlanarak köklere inen kültür kalıntılarından yararlanarak günü ve özellikle de geleceği imar etmede araç olarak kullanmak mümkündür.

Masallar sayesinde küçük yaşlarda hayal ürünü anlatımlarla karşılaşan çocuklar, efsane ve destanlarla yaş seviyesine uygun metinlerle tanıştırarak, onların ata yadigârı kültür birikiminden yararlanması sağlanır.

Bu sayede kendi kültür alt yapısı üzerinden derinlemesine ve sistemli düşünme becerisine sahip olabilirler. Düşün dünyasının temelini oluşturan felsefedir. Felsefi düşünceyle tanışan kişi; varlık, bilgi, akıl, adalet, güzellik, ahlak, doğruluk, gerçek ve dil gibi genel konular ve temel sorunlar üzerinde irdeleme ve değerlendirme yapabilme yetisi kazanır. Böyle bir yetiye sahip olan kişi karşılaştığı problemleri sorgulama, anlama ve aşma konusunda fazla zorlanmayacaktır. Bu sayede, bir nevi akıl yürütme ve alternatif düşünce becerilerine sahip olan kişi, geleceğini kendi kültür yapısı üzerinde oluşturacaktır.

Bu düşünceden yola çıkarsak, ilkokuldan itibaren felsefi alt yapılarının gelişmesi yönünde aktivitelere yer verme zarureti ortaya çıkmaktadır. Bunu gidermenin yolu da kendi kültür dairemiz içinde oluşan efsane, destan, masal ve benzeri mitolojik örnekleri tanımaları, özümsemeleri ve onlardan yola çıkarak mevcut yaşantıyı sürdürmekle birlikte geleceği inşa etmede de düşünsel fayda sağlayacaklardır.

Türk kültüründe anlatımlar ağırlıklı olarak söze dayandığı için gelecek nesillere yaygın olarak ulaşma imkânı olmamıştır. Yazılı kaynaklarda yer bulduğu ve üzerinde çalışıldığı için mitoloji denince ilk akla gelen, yunan mitolojisidir. Her öğretim kademesindeki öğrencilerimizin az veya çok bilgi sahibi olduğu görülür. Ne yazık ki, kendi kültür dairemiz içinde var olan mitolojik anlatımlardan habersizdirler. Efsaneler ve destanlar konusunda da farklı değildirler. Bu konuda gençlerimizin bilgisizliğine vermek ne kadar doğrudur, düşünmek gerekir. Edebiyatta sanatta ve tarih anlatımlarında gerektiği kadar yer verilip bilgilenmelerine fırsat yaratmayan etkili ve yetkililere sormak gerekmez mi?

Bu eksikliği gidermenin en kestirme yolu, tarih ve edebiyat ders programlarında gereği kadar Türk Mitolojik kaynaklarına yer verilmesiyle mümkündür.

Umay Ana, Gök Sakallı Hızır, Su İyesi, Bay Ülgen, Erlik Han, Ötügen, Oğuz Kaan vb. gibi tarihi köklerimizi anlatan mitoloji ürünler veya destanlar, her nasıl olursa olsun, yaş seviyelerine uygun metinlerle çocuklara sunmakta geç kalınmamalı, tarih, sanat ve edebiyat derslerinde yer verilmelidir.

Bu isteğe muhalif sesleri duyar gibi oluyorum: “Gerçek dışı olayları ve inançlarımıza ters düşen anlatımlarla çocukların zihinlerini karıştırmanın ne anlamı var?” diyenlere cevabım açık ve net olacak: Siz kendi kültür değerlerinizi gerekli gereksiz bahanelerle çocuklarınızdan uzak tutarsanız; çeşitli film, masal, hikâye ve roman türlerinde, yabancı kültür değerleriyle o açığı dolduracaklarını akıldan çıkarmamalısınız.

Unutulmamalıdır ki, “Millet Olma Şuuru” kökleri derinlerde olan kültür birikimi sayesinde gelişir. Bu gündelik siyaset veya çıkar ilişkileriyle heder edilmemeli, milletin bütün fertlerinin aynı kaynaktan beslenmesi için gerekli kültürel altyapı kurulmalıdır. Bu da ancak çocuk edebiyatı eserleriyle başlayıp yaş seviyesine uygun olarak herkese hitap edecek eserlerle mümkün olacaktır.

Sonuç olarak, milli kültürün sürdürülmesi ve gelişmesi, eğitim kurumlarında, yazılı ve görsel kültür eserlerinde yeteri kadar yer verilmesiyle mümkündür. Kendi mitolojisini canlı tutmayan, okullarında felsefe yapılmasına imkân vermeyen ve kültür birliği konusunda çocuklarını eğitemeyen milletlerin gelişmesi hatta uzun dönem yaşayabilmesi düşünülemez.

ARKA KAPAK YAZISI

Bir dönemin gençliğinin istismar edilişi, bir sonbahar yaprağı gibi sağa sola savrulmalarının dramı, ülkede yaşanan kargaşa sonucu olarak maruz kaldıkları olağanüstü durumun getirdiği sonuçlar…

Kültür farklılıklarından dolay çok sevdiği kız arkadaşıyla evlenmesine engel olunan, üniversite mezunu olmasına rağmen arzusuna uygun iş bulamadığı için yurt dışına çıkmayı kurtuluş çaresi olarak görüp hiç istemediği bir evliliğe razı olan bir gencin hazin hikâyesi.

İçine düştüğü sosyolojik ve psikolojik durum ve bu durumdan kurtulma ve farkındalığının bilincine ulaşmaya çalışan gencin, yoğun içsel mücadele sonucu vuslata erişi.