Urganlı şafaklardan Nurlu basamaklara Hicret eden Eylül'ün Kırdığı Güllere

Gök kubbenin renginden gönlüme efkâr düşer;
Ömrümün baharında saçlarıma kar düşer.

Evimde kiracıyım, gurbetteyim vatanda;
Mübârek Anadolu kahrından bîzâr düşer.

En hâkî gecelerde buz tutar umutlarım,
Yorgun sabahlarıma yine sonbahar düşer.

Bulutlar saçlarını yıldızlarla tararken,
Hilâl’in benzi solsa, kalbe âh u zâr düşer.

Hazan rüzgârlarında bahtımız kararınca,
Bir nesle Taş Medrese denilen diyar düşer.

"Eylül"de gençliğimi rehin verdim yetmedi;
"Şubat"ta fezlekeme îdamlık karar düşer.

Adâlet kan ağlarken postalın gölgesinde,
Ayarsız terâziden hukûka fîrar düşer.

Mamak’tan Arş’a çıkar bir sancılı yakarış,
Doksan dokuz isminden zâlime Kahhâr düşer.

Uykuları uyutup, günâhına ağlayan
“Gül”e sevdâlılara çile yâdigâr düşer.

Buz tutsa hayâllerin Güneş'e bakan yüzü,
Ehl-i dilin kalbine kelâm-ı kibar düşer:

“Ben kırk kere İsmâil / Babam İbrâhim değil”;
“Devlet Baba” kavlime tövbe istiğfar düşer.

Yürekten taşıp gelen duâların ardından,
Her geceye bir nehar, kışa ilkbahar düşer.

Kar beyaz sevdâları yalnızlığa demirli
"Kırılan Güller"e de bir gün iktidar düşer.

Ve sözünde dur/Mamak; yaraları sar/Mamak,
Hesâbını sor/Mamak… Yâr olsa ağyar düşer…

41 YIL ÖNCE,
5 HAZİRAN 1983 DE
TAN AĞIRIRKEN TEKBİRLERLE İDAM SEHPALARINDAN HAKKA YÜRÜYEN
HALİL ESENDAĞ VE SELÇUK DURACIK İLE CÜMLE ŞEHİTLERİMİZİN RUHLARI İÇİN EL FATİHA!