Siyaseti biraz da Ramazan sonuna bırakmak istiyorum aslına bakarsanız.
Ramazan sonu daha net, daha derli toplu, daha isabetli, varsayımlardan uzak ve en önemlisi en doğru ifadelerle Yozgat’ın siyasetini konuşmak istiyorum.
Yozgat’ın siyasetini Ankara, Ankara’nın siyasetini de Yozgat’tan konuşmak icap ediyor.
Daha önce de konuştuk, şimdiden siyaset kanalı ile istikbal beklentisinde olanlar var.
Siyaset ve istikbal, yan yana geldiğinde her ikisi de kulak tırmalıyor değil mi?
Aslında siyasetten istikbal değil de siyaset aracı ile topraklarına, dolayısı ile ülkesine hizmet etmek isteyen halis niyetli pek çok isim var. Onlara haksızlık etmiyorum aslına bakarsanız.
Aklıma gelmişken siyasetin bir özelliğinden daha bahsetmek istiyorum.
Siyasete gözü kara sevdalı oluyorsunuz, ama gerçekten beklentileri meşru kriterler üzerinden yürütmek tek derdiniz, vatan istikbalinizi kendi istikbalinizle bütünleştiriyorsunuz. Yani yola çıkarken aslında direk istikbal değil de ülke temelli, şehir, ilçe, belde temelli düsturlarınız oluyor.
Bir müddet sonra koltuk sizi ölümsüz kılıyor.
“Ulan ben meğer ölümsüzmüşüm’ diyorsunuz farkında olmadan.
Ölümsüzlükten kasıt nedir?
O makamın tek sahibi olduğunuz hissi uyanıyor. Sanki Yüce Allah öyle bir makamı seçilmiş bir insana, size bahşetti, zaten hak ettiğiniz makama sahiplik yapıyorsunuz.
Ölümsüz bir insanın korkusuzluğu sarıyor her yanınızı.
Siyaset, Türkiye’de, özellikle de Yozgat gibi şehirlerde çok zordur.
Memnuniyet ölçünüz yoktur, an gelir tıkanır, an gelir nefesiniz kesilir, an gelir çıkmazlara girersiniz.
Ama bu zorluğu bilerek talip olduğunuz makamda oflamak, sıkılmak, darlanmak, zora düşmek, vatandaşı görmezden gelmek midir asıl olan.
İşte bittiğinizin resimlerinden bir tanesi.
Şehrimin siyaseti diye başladım nereye geldim.
Konuyu toparlayacak olursak, Ankara’da bir hayli güç bir siyasi kadroya sahibiz. İsim mevzu etmeye gerek yok sanırım.
Bildiklerinizin yanında bir de bilmediğiniz siyasi kimlikler var Yozgat adına.
Bazen güç ayrıştırıcı bazense birleştirici unsur oluyor.
Şayet makamın vazgeçilmez sahibi olduğunu zannediyorsa siyasetçi korkusuz oluyor. Bırakın ayırmayı ayrıştırmayı siyasetin karakterini bozuyor.
Bırakın onu seçen elleri sıkmayı, makamsıza selam vermiyor.
Başka partiyi ötekileştirmeyi, rakibini gözardı etmeyi bırakın aynı parti içinde düşman kuvvetler, cepheler, dışlanacak kimlikler oluşturuyor.
Hülasa Ramazan sonuna bıraktığım siyaseti daha keskin çizgilerle konuşacağız. Her zaman olduğu gibi yine sokaklarda vatandaşın yanında nabzın gerçek manada attığı yerde olacağız.
Şimdilik şunu söyleyeyim siyasetin suyu ısındı, kaynıyor.
Ayrıca siyasetin akıbetini ekonomik nedenler belirliyor gibi görünse de hiç üzerinde durulmayan öyle nedenler var ki, göz ardı ediliyor.